click below
click below
Normal Size Small Size show me how
MTRI - 134
More To Read I - Text 134 - The Visual Media
| Question | Answer |
|---|---|
| visual media | görsel basın |
| the lives of individuals and families around the globe | tüm dünyadaki bireylerin ve ailelerin yaşamları |
| be very helpful to someone | birine çok faydalı / yardımcı olmak |
| high-quality programming | yüksek kaliteli programcılık / programlar |
| and so on | ve saire |
| videotape | video kaset |
| the average well-educated person | ortalama iyi eğitimli insan |
| thinking ability | düşünme kabiliyeti |
| similarly | benzer şekilde |
| to benefit someone | birine yararlı olmak |
| elderly people | yaşlı insanlar |
| as well as | ile birlikte, ... olduğu kadar |
| residents of nursing facilities | bakımevi sakinleri |
| additionally | buna ek olarak |
| audiovisual | görsel-işitsel |
| aural comprehension | işitsel anlama |
| at any time of day or night | gece ya da gündüz her zaman |
| a pleasant way to relax and spend free time at home | evde kafa dinleyip boş zaman geçirmenin iyi bir yolu |
| nevertheless | yine de |
| the 'tube' | (yaygın olmamakla beraber, özellikle Amerikan İngilizcesinde) televizyon |
| in a large number of homes | çok sayıda evde |
| TV sets | televizyonlar (cihaz anlamında TV, yayın anlamında değil) |
| as many as five or more | beş ya da daha fazla sayıda |
| in a single household | tek bir evde |
| baby-sitter | bebek bakıcısı |
| all too easily | çok kolay bir şekilde |
| replace something | birşeyin yerine geçmek |
| ... of low educational value | eğitsel değeri düşük ... |
| to reason (v.) | akıl / mantık yürütmek |
| light sleep | hafif uyku |
| poor communication | kötü iletişim |
| the ability to focus on a subject or an educational activity | bir konuya ya da eğitsel faaliyete odaklanma yetisi |
| to contract an illness/a disease | (hastalık) kapmak, hastalığın bulaşması |
| attention deficit disorder (ADD) | dikkat eksikliği (sendromu/bozukluğu/hastalığı) |
| condition | rahatsızlık |
| be unable to do something | bir şeyi yapamamak |
| pay attention | dikkat etmek |
| follow instructions | talimatlara / yönergelere / söylenenlere uymak |
| everyday things | günlük şeyler |
| negative feature | olumsuz özellik |
| scare (v.) | korkutmak |
| give someone terrible nightmares | berbat kabuslar görmesine neden olmak |
| last for a long time | uzun süre devam etmek |
| consequence | sonuç |
| frequent viewers | düzenli / sık seyredenler |
| certain personality types | belli kişilik tipleri |
| be likely to do something | bir şey yapma olasılığı olmak |
| emotional reactions | duygusal tepkiler |
| dangerous thoughts | tehlikeli düşünceler |
| some kinds of 'entertainment' | belli eğlence türleri |
| copy the acts that they see on violent shows | şiddet içeren programlarda gördükleri davranışları kopyalamak |
| start fires | yangın çıkarmak |
| become dissatisfied with the reality of their own lives | kendi hayatlarının gerçekliğinden memnun olmamaya başlamak |
| everyday life | günlük hayat |
| TV dramas | TV dizileri |
| comedy shows | komedi dizileri / programları |
| average people with normal lives | normal hayatları olan ortalama insanlar |
| envy (v.) | imrenmek, kıskanmak |
| media personalities | medyada yer alan / medyanın yarattığı kişiler |
| unlimited amounts of money and attention | sınırsız para ve ilgi |
| get depressed | bunalıma girmek |
| take care of situations | durumlarla başa çıkmak |
| twenty-second commercials | yirmi saniyelik reklamlar |
| yet another negative feature of modern television | modern televizyonun bir başka olumsuz özelliği |
| daily talk shows | her gün yayınlanan talk showlar |
| strange or immoral lives | tuhaf ya da ahlak dışı yaşamlar |
| ‘fifteen-minute’ stars | on beş dakikalık yıldızlar |
| their most personal secrets | en özel sırları |
| shout out their angry feelings and opinions | öfkelerini kusmak |
| attack one another | birbirine saldırmak |
| the emotional atmosphere | duygusal atmosfer |
| the tension of the real but terrible stories on TV 'news magazine' shows | televizyonlardaki haber-magazin programlarında yer alan gerçek ama korkunç hikayelerin yarattığı gerilim |
| frequent viewing | düzenli / sık izleme |
| more real than reality | gerçekliklten daha gerçek |
| normal living | normal hayatlar / normal bir yaşam sürme |
| addiction | bağımlılık |
| feel a strange and powerful need to watch TV | garip ve güçlü bir televizyon izleme ihtiyacı hissetmek |
| even when they don't enjoy it | hoşlarına gitmese bile |
| have the free time for entertainment | eğlenceye ayıracak boş vakti olmak |
| drug or alcohol dependence | uyuşturucu ya da alkol bağımlılığı |
| addicts | bağımlılar |
| addicted | bağımlı |