Save
Busy. Please wait.
Log in with Clever
or

show password
Forgot Password?

Don't have an account?  Sign up 
Sign up using Clever
or

Username is available taken
show password


Make sure to remember your password. If you forget it there is no way for StudyStack to send you a reset link. You would need to create a new account.
Your email address is only used to allow you to reset your password. See our Privacy Policy and Terms of Service.


Already a StudyStack user? Log In

Reset Password
Enter the associated with your account, and we'll email you a link to reset your password.
focusNode
Didn't know it?
click below
 
Knew it?
click below
Don't Know
Remaining cards (0)
Know
0:00
Embed Code - If you would like this activity on your web page, copy the script below and paste it into your web page.

  Normal Size     Small Size show me how

3600

english turkish verbs

QuestionAnswer
abandon terk etmek
ability yetenek
able muktedir
aboard (bir taşıtın)içinde olmak
abolish iptal etmek
abolition kaldırmak
about 1. hakkında 2. yaklaşık olarak
above yukarıdaki
abroad yurt dışı
absence yokluk
absent 1. yok 2. eksik
absolute mutlak, kesin
absorb 1. emmek, karşılamak, dengelemek 2. fikir almak
absurd saçma
abuse kötüye kullanma, suistimal etme, kötü söyleme
academic akademik
accelerator gaz pedalı
accent şive, aksan
accept kabul etmek
access 1. giriş 2. yol
accessible 1. içine girilebilinir 2. kolay bulunur
accident kaza
accommodate yerleştirmek
accommodation konaklama yeri
accompany eşlik etmek
according to göre
account hesap
accounting muhasebe
accumulate toplamak, biriktirmek
accurate doğru, hatasız
accuse suçlamak
accused 1. sanık 2. suçlamak
accustom alıştırmak
accustomed alışık, alışkın
ache ağrı
achieve üstünden gelme, erişmek, başarmak
achievement başarı
acid asit
acknowledge doğrulamak
acquaint tanımak, bilmek
acquire edinmek
acquisition edinme, istimlak, el koyma
across 1. bir uçtan diğerine 2. diğer tarafta
act 1. davranış 2. davranmak
active etkin, faal
actor erkek oyuncu
actress kadın oyuncu
actual gerçek
add toplamak, eklemek
addict tiryaki, müptela
address adres
administration idare
admiral amiral
admire beğenmek, hayran olmak
admission 1. kabul, itiraf 2. giriş
admit 1. kabul etmek 2. izin vermek
adopt 1. kabul etmek 2. evlat edinmek
adult yetişkin
advance 1. ileri 2. avans
advanced gelişmiş
advantage avantaj
adventure macera
adverse zıt, karşı
advertise reklam yapmak, ilan vermek
advice tavsiye
advise tavsiye etmek
aerial anten
aeroplane uçak
affair 1. olay 2. iş 3. ilişki
affect etkilemek
afford satın alma gücü olmak
afraid korkmak
after sonra
afternoon öğleden sonra
afterwards (bir olaydan) sonra
again bir daha;yine
against karşı, zıt
age 1. yaş 2. çağ
aged yaşında
agency acente
agent temsilci, aracı
aggressive saldırgan, kavgacı
ago önce
agree anlaşmak
agreement anlaşma
agriculture tarım
ahead önde
aid yardım
aim 1. amaç 2. hedef almak
air 1. hava 2. havalandırma
airport hava alanı
alarm alarm
album albüm
alcohol alkol
algebra cebir
alike hemen hemen aynı, benzer, aynı yolda
alive yaşamak, canlı
all 1. hep 2. tüm 3. her
all right 1. tamam 2. evet
alliance bağlaşma, birlik, mütareke
alligator timsah
allocate tahsis etmek, dağıtmak, bölüştürmek
allocations tahsisat
allow izin vermek
allowance düzenli sağlanan para, harçlık
ally anlaşma, birleşme
almost hemen hemen
alone 1. yalnız 2. tek
along 1. boyunca 2. ileri
aloud sesli
alphabet alfabe
already az önce, zaten
also hem de
alter değiştirmek
alternative alternatif, seçenek
although 1. gerçi 2. olmakla beraber
altogether tümüyle, hep beraber
always her zaman
amateur amatör
amaze şaşırtmak
ambassador büyükelçi
ambition hırs
ambulance ambulans
ambush tuzak
amend düzelme, ayarlama
among arasında
amount miktar
ample geniş, bol
amuse güldürmek
anchor 1. çapa 2. demir atmak (gemi)
and ve
angel melek
anger kızmak
angle açı, köşe
angry kızgın
animal hayvan
ankle ayak bileği
anniversary yıldönümü
announce bildirmek, çağrıda bulunmak, anons
annoy rahatsız etmek, kızdırmak
annual yıllık
another diğer, bir başka
answer yanıt
ant karınca
anti karşı, zıt, ters
anticipate 1. ön görmek 2. beklemek
antique antika
anxiety endişe
anxious endişeli
anxiously endişeli olmak
any herhangi
anybody herhangi biri
anyone herhangi biri
anything herhangi bir şey
anyway her neyse
anywhere herhangi bir yer
apart ayrı
apart from hariç, dışında
apartment apartman dairesi
ape maymun
apologize özür dilemek
apparent açık;kolayca görünen
apparently bariz olmak, görünmek
appeal 1. hoşa giden 2. yalvarmak 3. üst mahkemeye başvurmak
appear görünmek
appearance görünüş
appetite iştah
apple elma
applicant başvuran
application başvuru
apply 1. başvurmak 2. uygulamak
appoint atamak
appointment 1. randevu 2. atama
appreciate müteşekkir, değer bilmek, beğenmek
approach 1. yaklaşmak 2. yaklaşım 3. geliş
approve onaylamak
approximate yaklaşık olarak
apricot kayısı
april nisan
archbishop başpiskopos
architect mimar
architecture mimari
area alan, bölge
argue tartışmak
argument tartışma
arise kalkmak, yükselmek
aristocrat aristokrat
arm kol, silah
armchair koltuk
armour zırh
army ordu
around 1. aşağı yukarı 2. çevre
arrange düzenlemek, ayarlamak
arrest tutuklamak
arrival varış
arrive varmak
arrow ok
art sanat
article 1. makale 2. eşya
article of association ana sözleşme
artificial yapay
artist sanatçı
as 1. gibi 2. olarak 3. olarak
ash kül
ashamed utanmış
aside bir yanda
ask sormak, istemek
asleep uykuda
aspect görünüş, görüş, hal, çehre, durum
ass 1. eşek 2. aptal
assembly 1. montaj 2. oturum
asset varlık
assist yardım etmek
assistant yardımcı
associate ilgilenmek, birleştirmek
association cemiyet, birlik, aynı şeyle ilgili olan
assume varsaymak
assurance güven, inanç, söz
assure temin etmek, söz vermek, ikna etmek
assured 1. önceden belli 2. kendine güvenen
astonish şaşırmak (bir kimseye)
at de..da eki
atmosphere havaküre, atmosfer
attach birleştirmek
attachment ilave, ek
attack saldırmak, atak
attempt denemek
attend katılmak, (bir yerde)bulunmak
attendant 1. hizmetçi, hizmetkar 2. refakat eden kimse
attention dikkat
attitude yaklaşım, düşünce, hareket, tavır
attractive çekici
auction müzayede, mezat
audience izleyici (tv, tiyatro vb.)
augment ilave etmek, arttırmak, zam yapmak
augmentation zam, ekleme
august ağustos
aunt teyze, hala
author yazar
authority otorite
autumn sonbahar
available hazır, serbest, boşta
avenue cadde
average ortalama
avoid kaçınmak
awake uyanık
award mükafat
aware bilgili, farkında olmak, haberdar olmak
away buradan, burada değil
awful kötü, berbat, üzücü
awkward 1. acemi, sakar 2. kullanılması, anlaşılması güç
axe balta
baby bebek
babysitter çocuk bakıcısı
bachelor 1. bekar 2. üniversitenin ilk derecesi
back 1. arka 2. sırt
backbone 1. omurga 2. temel taşı, en önemli bölüm
backbone 1. sırt kemiği 2. bir işin temeli
background 1. fon, geri plan 2. temel
backward geriye doğru
bad kötü
badly 1. kötü 2. çok fazla
bag çanta
baggage bagaj
bake pişirmek
baker fırıncı
balance 1. denge 2. bakiye
balcony balkon
bald kel
bale balya (halı, tütün vs.)
ball 1. top 2. balo
ballerina balerin
ballet bale
balloon balon
ban yasak
banal banal, adi
banana muz
band 1. bant (şerit) 2. bando
bandage bandaj, yara bandı
baneful kötü, kötü şey
baneful influence kötü etki
banish 1. sürgüne yollama 2. düşünmekten vazgeçme
bank banka
banker banka yöneticisi, banker
banknote kağıt para
bankrupt iflas
bar 1. çubuk 2. bar
barbarous barbar, vahşi
barber berber
bare çıplak, boş
bargain 1. pazarlık etmek 2. kelepir
barrel 1. varil 2. namlu
base 1. taban 2. üs
basement bodrum
basin 1. leğen 2. leğen dolusu 3. havza
basin kazan
basket sepet
bastardize 1. değerini düşürmek 2. konunun anlamını değiştirmek
bath yıkanmak
bathe yıkamak (bedenin bir bölümünü)
battery pil
battle savaş, muharebe
bawl bağırmak veya ağlamak (seslice)
bay koy
beach sahil
bean fasulye
bear 1. taşımak, dayanabilmek 2. ayı
beard sakal
beast canavar
beat 1. vurmak 2. yenmek
beautiful güzel
beauty güzellik
because çünkü
become gelişmek, değişmek
bed yatak
bee arı
beef dana eti
beer bira
beetle hamamböceği
before önce
beforehand önceden
beg dilenmek
begin başlamak
behave davranmak
behind arkada, geride
being varlık
believe inanmak
bell zil, çan
belong ait olmak
below altta, aşağıda
belt kemer
bench 1. tezgah 2. bank
bend eğmek, eğilmek
beneath altında
benefit yararı olmak
berry küçük çekirdeksiz meyve
beside yanında
besides hem de
best en iyi
bet iddia etmek, iddiaya girmek
better daha iyi
between arasında
beyond ötesinde
bias ön yargı, eğilim
bicycle bisiklet
big büyük
bike bisiklet
bill 1. makbuz 2. hesap 3. kanun taslağı 4. gaga (kuş)
bin kap
bind bağlamak
bird kuş
birth doğum
birthday doğumgünü
biscuit bisküvi
bishop piskopos
bit 1. parça 2. matkap, anahtarın ucu 3. ısırmanın past şekli
bite ısırmak
black siyah
bladder 1. mesane, kese, sidik torbası 2. iç lastik
blade ustura, bıçak
blame sorumlu tutmak, suçlamak
blank boşluk
blanket battaniye
blast patlayarak parçalanma, mahvetmek
bless (tanrı'dan) korunmasını dilemek, takdis
blind kör
blister kabarcık
block blok
blockade ablukaya alma
blood kan
bloom çiçek, çiçek açmak
blouse bluz
blow üflemek, patlamak
blue 1. mavi 2. mutsuz
bluff blöf
board binmek (gemiye, uçağa, vs.) 2. tahta 3. kurul
boast övünmek
boat bot;sandal
body gövde;vücut
bodyguard koruma görevlisi, goril
boil kaynamak
boiler kazan
bold cüretkar, utanmaz, korkusuz vs.
bolt 1. cıvata2. sürgü(kapı) 3. ani kaçış(korkuyla) 4. somun
bomb bomba
bone kemik
bonfire meydan ateşi, şenlik ateşi
bonnet 1. çocuk başlığı 2. arabanın kaputu
bony çok zayıf
book yer ayırtmak
book kitap
booklet broşür
boom 1. patlamak 2. çok hızlı genişlemek
boot 1. ayakkabı, bot 2. bagaj
border sınır
bore can sıkmak
bored canı sıkılmış
boring sıkıcı
born doğmuş
borrow ödünç almak
boss patron
both ikisi
bother can sıkmak, üzmek
bottle şişe
bottom en alt, dip
bounce 1. yansıtmak 2. zıplatmak (top vs.)
bound bağlı, sınırlı, atlamak
boundary sınır
bow yay
bowl tas
box 1. kutu 2. boks
boy erkek çocuk
bra sutyen
brain beyin
brake frenlemek, fren
branch 1. dal 2. şube, kol
brand 1. marka 2. lekelemek, kötü ün
brand-new yeni model, yepyeni
brass pirinç (metal)
brave korkusuz, cesur
bread ekmek
break kırmak
break down 1. çöküş 2. ayırma, sınıflama, detaylandırma
break-out 1. aniden başlama, patlak verme(savaş)2. kaçmak(hapis)
breakfast kahvaltı
breast göğüs
breath nefes
breathe nefes almak
bribe rüşvet
brick tuğla
bride gelin
bridge köprü
brief kısa, özetli
briefcase iş çantası
bright parlak
brilliant parlak, akıllı
bring getirmek
broad geniş
broadcast yayın (radyo ve t.v. yoluyla)
brochure broşür
broken kırık
broker komisyoncu, simsar
brooch broş, iğne
broom süpürge
brother erkek kardeş, ağabey
brother-?n-law kayınbırader
brow alın
brown kahverengi
brush 1. fırça 2. fırçalamak
bucket kova
budget 1. bütçe 2. bütçe yapmak
build inşa etmek, yapmak
building bina
bulb ampul
bull boğa
bullet mermi
bump çarpışma
bumper tampon (araba)
bumpy engebeli
bunch deste, demet
bungalow bungalov
bureau büro
bureaucracy bürokrasi
burglar hırsız
burn yanmak
burst patlamak
bury gömmek
bus otobüs
bush çalı
business
busy meşgul
but fakat
butcher kasap
butter tereyağ
button düğme
buy satın almak
by yanında, sırasında, tarafından, ..e kadar
by the way bunun yanında, aklıma gelmişken
cab taksi
cabbage lahana
cabin kabin
cabinet kabine
cable 1. kablo 2. telgraf
cage kafes
cake kek
calculate hesaplamak
calendar takvim
calf 1. fil veya balina yavrusu, buzağı 2. baldır
call 1. çağırmak 2. telefon etmek 3. kısa ziyaret
calm sakin
camel deve
camera kamera
camouflage saklamak
camp kamp
campaign kampanya
campus kampüs
can teneke kutu
canal kanal
canary 1. kanarya kuşu 2. kanarya sarısı
cancel iptal etmek
cancellation iptal
cancer kanser
candidate aday
candle mum
cannon top (silah)
canteen kantin
capable muktedir
capacity kapasite
capital 1. başkent 2. büyük harf 3. sermaye, anamal
captain 1. kaptan 2. yüzbaşı
capture 1. ele geçirmek 2. hapse atmak
car araba
caravan karavan
carbon-paper karbon kağıdı
card kart
cardigan hırka
care dikkat, özen
career meslek
carefree önemsemeyen
careful dikkatli
careless dikkatsiz
cargo kargo
carnival karnaval
carpenter marangoz
carpet halı
carriage 1. fayton 2. vagon
carrier taşıyıcı
carrot havuç
carry taşımak
carryover devir
cartridge kartuş, şarjör
case 1. kutu, kap 2. dava
cash nakit
cash-register yazar kasa
castle kale
casual 1. planlanmıyan (casual meeting) 2. normal, sade
cat kedi
catch yakalamak
caterpillar tırtıl
cattle büyükbaş hayvan
cauliflower karnıbahar
cause 1. neden 2. neden olmak
caution uyarı
cave mağara
cease durdurmak
cease-fire ateş-kes
ceiling tavan
celebration kutlama
cell hücre (hapis, beyin v.b)
cellar kiler, bodrum
cement çimento
central merkezi
centre orta, merkez
century yüzyıl
cereal tahıl, mısır
ceremony seremoni
certain kesin, belirli, emin olmak
certainly kuşkusuz
certificate sertifika
chain zincir
chair iskemle
chairman yönetim kurulu başkanı
chalk tebeşir
challenge meydan okuma
chamber oda
chamber of commerce ticaret odası
champagne şampanya
champion şampiyon
championship şampiyona
chance şans, fırsat
change 1. değişmek 2. değişim 3. bozuk para
channel kanal (tv, radyo gibi.)
chapter bölüm, konu
character kişilik
charge 1. doldurmak 2. masrafa yazmak
charity hayır severlik, yardım severlik
charlatan şarlatan
charm çekicilik
charming çekici
chart tablo, çizelge
charter 1. patent, berat, devlet onaylı 2. kiralık uçak, gemi vb.
chase kovalamak
chat çene çalmak, sohbet
chatter gevezelik yapmak
cheap ucuz
cheat 1. hileci 2. hile yapmak, kopya çekmek
check kontrol etmek
cheek 1. yanak 2. popo
cheeky yüzsüz, kaba, kibar olmayan
cheer 1. neşe 2. coşturmak
cheerful neşeli, şen, mutlu
cheese peynir
chef ahçı, şef (yalnız yiyecek konusunda)
chemical kimyasal
cheque çek
cherry kiraz
chess satranç
chest 1. göğüs 2. sandık
chest of drawers çekmeceli dolap, konsül
chestnut kestane
chewing-gum sakız
chicken piliç
chief şef
child çocuk
childhood çocukluk
chilli çok acı
chilly rahatsız edici soğuk
chimney baca
chin çene
china 1. çin 2. çini, porselen v.b
chip ufak parça
chocolate çikulata
choice seçim, istek, tercih
choke 1. boğma, tıkama (boğarak öldürmek) 2. jikle
choose seçmek
chop 1. kesmek, yarmak 2. pirzola
christian hıristiyan
chuckle kıkırdama
church kilise
cigar puro
cigarette sigara
cinema sinema
circle 1. çember 2. grup (çevre)
circuit devre
circular yuvarlak, çembersel, sirküler (imza v.b)
circumstances durum, vaziyet
circus sirk
citizen yurttaş
city kent;site
civic kente ait
civic duty yurttaşlık görevi
civil sivil
claim ileri sürmek, savlamak
claimant mahkemeden hak talep eden, davacı
clap alkışlamak
clasp sıkıca tutmak
class sınıf
classic klasik
clay kil
clean 1. temizlemek 2. temiz
clear 1. açık, berrak, anlaşılan 2. (ortalığı) toplamak
clerk memur
clever akıllı
client müşteri, müvekkil
climate ıklım
climb tırmanmak, yükselmek
clinic klinik
clip kırpmak, kesmek, klips (kağıt, saç vb.)
cloakroom vestiyer, tuvalet
clock saat
close 1. son 2. kapalı 3. kapatmak
close yakın
cloth bez (a piece of cloth)
clothes giysiler (her zaman çoğuldur)
cloud bulut
clown palyaço
club 1. klüp 2. (kağıt oyunlarında) sinek
clue ipucu
clutch 1. debrijaj 2. kavrama
co beraber (co-operate, co-education)
co-operate birlikte çalışmak
coach 1. antrenör 2. yolcu vagonu 3. şehirlerarası otobüs
coal kömür
coast kıyı, sahil
coat palto
cobweb örümcek ağı
cock 1. horoz, erkek kuş 2. erkeklik organı
cocoa kakao
coconut hindistan cevizi
code kod
coffee kahve
coffin tabut
coin madeni para
cold soğuk
collapse 1. çökmek 2. katlamak
collar yaka, tasma
colleague meslektaş
collect toplamak
collective agreement toplu sözleşme
colonel albay
colour renk
column sütun
coma koma, koma hali
comb tarak
come gelmek
come across tesadüfen karşılaşmak veya bulmak
comet kuyruklu yıldız
comfort konfor, rahat
comfortable konforlu
command kumanda etmek
commemorate anmak (kötü, üzücü bir olayı)
commence başlamak
commercial 1. ticari 2. reklam (filmi)
commission 1. atamak, görevlendirmek 2. komisyon (kurul, ücret)
commit suç işlemek (to commit murder)
commitment 1. taahhüt 2. sorumluluk
common 1. avam, basit, sade 2. ortak, müşterek
communicate iletişim
community toplum
commute evden işe hergün uzun yol gidip gelmek
company 1. şirket, kumpanya 2. beraberlik, arkadaşlık
comparatively mukayeseli olarak
compare mukayese etmek
compass 1. pusula 2. pergel
compensate telafi etmek, karşılamak
compensation telafi, tazminat
compete yarışmak
competition 1. yarışma 2. rekabet
complain yakınmak, şikayet etmek
complete bütün, tüm, tamamı, bitmiş
complicated karışık, komplike
compliment iltifat, kompliman, hediye
components unsur, parça, bileşimde bulunan
compose yapım (şiir, şarkı, sanat eseri)
composition kompozisyon, birleşik
compound birleşik, bileşik
compromise uzlaşma
computer kompütür, bilgisayar
concentrate konsantre, yoğun
concept genel fikir, düşünce, anlayış-ı have no conception why
concern ilgi, üzüntü, endişe
concern 1. ilgilendirmek 2. üzülmek
concert konser
conclude 1. sonuca ulaşmak 2. karar vermek
conclusion karar, sonuç
condemn 1. cezalandırmak 2. mahkum etmek(veya zorunlu kılmak)
condition durum, şart
conduct davranış, tavır, yol göstermek
cone 1. koni 2. külah (dondurma)
conference konferans
confess itiraf etmek
confidence güven
confine kuşatmak, hapsetmek, sınırlamak
conflict çatışma, çelişki
confuse (kafası) karışmak, şaşırmak
congratulate kutlamak
connect birleştirmek
conquer işgal etmek
conscience vicdan, bilinç
conscious bilinçli
consent kabul etme, onaylama
consequently bundan dolayı, sonuç olarak, sonunda
consider 1. göz önüne almak 2. düşünmek
consideration düşünüş, tartış
consign 1. satış için gönderme2. başkasına devretme(sorumluluk
consist oluşmak
consistent tutarlı, uyumlu (kişi, yazı vb)
constitute oluşmak, kurmak
constitution anayasa
construct inşa etmek, yapmak
consul konsolos
consult danışmak
consultation toplantı, konsültasyon
consume tüketmek
consumption tüketim
contact temas, dokunma
contain kapsamak
container kap
content tatmin olmuş
contents içerik
contest yarışma
continent kıta
continuous sürekli
contract kontrat, anlaşma
contrary tersine, zıddına
contrast karşılaştırmak
contribute katkıda bulunmak
control kontrol etmek, yönetmek
convenience uygunluk, kolaylık
convenient elverişli, uygun
conversation söyleşi
convict mahkum, suçlu
convince ikna etmek
cook 1. aşçı 2. yemek pişirmek
cool 1. serin 2. serinletmek, soğutmak
cop polis
cope başa çıkmak, ayak uydurmak
copper bakır
copy kopyalamak, taklit etmek
cordon 1. polis 2. asker kordonu
cork mantar, (cork-screw :mantar açacağı)
corn 1. ekin, mısır 2. nasır (tread on someone~s corns)
corner köşe
corpse ceset
correct 1. hatasız 2. düzeltmek
correspondent 1. mektuplaşan, mektuba cevap veren 2. muhabir
corridor koridor
corruption rüşvetçilik, yolsuzluk
cosmetic kozmetik
cost maliyet, mal olmak
costly pahalı
costume kostüm
cottage köy evi
cotton pamuk
cough öksürmek
council konsey
count saymak
country 1. ülke 2. kırlık alan
coupe spor araba
couple 1. çift (karı-koca v.b) 2. bir kaç
coupon kupon
courage cesaret
course 1. gidişat 2. kurs
court 1. mahkeme 2. kort
cousin kuzen
cover kaplamak
cow inek
coward korkak
crack kırmak
cracker kraker
cramp kramp
crane vinç ile kaldırmak, vinç
crash çarpışmak (sertçe), çarpıştırmak
crazy çılgın
cream 1. krema 2. krem 3. kirli beyaz
creation yaratış
creature yaratık
credit kredi
crime suç
criminal suçlu (yasa önünde)
crisis kriz
crisp cibs, kızarmış kuru patates
crisp 1. ince 2. kaş
critical kritik
criticize eleştirmek
crocodile afrika timsahı
crop ürün (toprak ürünü)
cross 1. karşıdan karşıya geçmek, çaprazlama gitmek 2. haç
crossing geçit
crossroads kavşak
crossword çapraz bulmaca
crow 1. karga 2. horoz ötüşü
crowd kalabalık
crown taç
crucial en önemli an (karar için vb.)
crude petrol
crude oil ham petrol
cruel zalim
cruise 1. deniz gezisi 2. kıtalararası silah
crush kırmak (basarak)
cry bağırmak, ağlamak
cube küp
cucumber hıyar
cultivate toprakla uğraşmak
culture kültür
cup 1. fincan 2. kupa
cure iyileştirmek, tedavi, işlem
curiosity merak
curious 1. meraklı 2. olağandışı
curl kıvırmak
current 1. akım 2. cari 3. kur
curry hafif acılı
curse lanet
curtain perde
curve eğri
cushion yastık
custom gelenek
customer alıcı, müşteri
customs gümrük
cut kesmek
cycle bisiklet, tur
cylinder silindir
dad baba
daily günlük
daisy papatya
dam baraj
damage zarar, zarar vermek
damp nemli
dance dans
danger tehlike
dangerous tehlikeli
dare 1. cesaretli olmak, cüret göstermek 2. meydan okumak
dark 1. karanlık 2. koyu 3. siyah tenli
darling sevgili
dash 1. fırlamak aniden koşmak 2. - işareti
date 1. hurma 2. randevu
date günün tarihi
daughter kız çocuk
day gün
dead ölü
deadline mühlet, son teslim tarihi
deadlock 1. çıkmaz 2. açmaz
deaf sağır
deal alıp satmak (ticari), iş yapmak
dear 1. sevgili, sevilen 2. pahalı
death ölüm
debatable tartışabilinir
debate tartışma
debt borç
decay çürümek, bozulmak
deceive kandırmak
december aralık (ayı)
decent doğru, haklı, iyi
decide karar vermek
decision karar
declare açıklamak
decline azaltmak, gerilemek, düşmek
decorate döşemek, dekore etmek
decrease azalmak
deed 1. eylem 2. tapu
deep derin
deer geyik
default ifa etmeme, hazır bulunmama
default payment ödememe
defeat kaybetmek (oyunda, savaşta, vs.)
defence savunma, defans
defend savunmak
defer geciktirme, erteleme
deficit açık (budget deficit=bütçe açığı)
definite kesin, belirli
definition tanımlama
degree derece
delay geciktirmek, ertelemek
deliberately kasten
delicate nazik
delicious lezzetli
delight hoşnutluk
delightful hoşnut edici
deliver dağıtmak, dağıtım
demand istek, talep, ihtiyaç
demolish yıkmak, parçalamak
demonstrate açıkça göstermek, demonstre etmek
demonstration gösteri
demoralize cesaretini kırmak, moral bozmak
dentist dişçi
deny inkar etmek, yalanlamak
depart ayrılmak
department bölüm;departman
depend bağımlı olmak, ihtiyacı olmak
dependent bağımlı (ın dependent:bağımsız)
deposit depozit
depress bunaltmak
depth derinlik
deputation vekillik
deputy vekil
describe tanımlamak, betimlemek
desert 1. çöl 2. terk etmek(haksız yere)
deserve hakketmek, layık olmak
design dizayn
desire arzu
desk sıra;masa
despair ümitsizlik
desperate umutsuz, çok ciddi
despite rağmen
dessert tatlı (yiyecek)
destination varış noktası
destroy yıkmak
destruction yıkım
detach ayırmak
detail ayrıntı, detay
detective dedektif
determined azimli
develop gelişmek, büyümek, resim basmak
development gelişme
devil şeytan
dew kırağı (nem)
diagram şema, diyagram
dial 1. gösterge 2. telefon etmek
diameter çap
diamond 1. elmas 2. karo (kağıt oyunlarında)
diary günlük, ajanda
dice zarlar (tavla)
dictator diktatör
dictionary sözlük
die ölmek
diet rejim, diyet
difference ayırım, fark
different farklı
difficult zor
dig kazmak
digest 1. hazm etmek2. olayı kavramak 3. özet, ana felsefe, kura
dim kısık, sönük
dinner akşam yemeği
dip daldırmak
diploma diploma
diplomat diplomat
direct 1. direkt 2. yönlendirmek, yol vermek
direction yön
director direktör
directory rehber (telefon vb.)
dirt kir
dirty kirli
disadvantage dezavantaj
disagree anlaşamamak, uyuşmamak
disappear gözden kaybolmak
disappoint hayal kırıklığına uğramak
disaster felaket, afet
disc disk
disc-jockey discokey
discipline disiplin
disclose açığa, meydana çıkarmak, bilinmesini sağlamak
disco disko
discover keşfetmek
discuss tartışmak
disease hastalık
disgust tiksinti
dish 1. tabak çanak, bulaşık 2. özel yemek
dismay korku, dehşet
dismay 1. süpriz 2. üzüntü
dismiss kovmak, yol vermek, sal vermek
disobey itaat etmemek
dispatch sevk etmek, yollamak
displace yerinden çıkarmak (kuvvet etkisi ile)
display göstermek
dispose atmak, bırakmak, ortaya çıkarmak
dispute anlaşmazlık
distance uzaklık
distant uzak
distinct açık, özel, farklı
distinction küçük farklılık
distinguish ayırt etme (bir özelliğinden dolayı)
distribute dağıtmak
district bölge (toprak, ülke)
disturb rahatsız etmek
dive dalış
diver dalgıç
divide bölmek, paylaştırmak
division bölüm
divorce boşanmak
dizzy baş dönmesi
do yapmak
dock 1. tersane(gemi) 2. sanık iskemlesi 3. dok
doctor doktor
document doküman
dog köpek
doll oyuncak bebek
domestic evcil, eve ait, içsel
dominate hakim olma
donate bağış yapmak
donation bağış
donkey eşek
donor bağış yapan, iyilik sever (organ, okul bağışı vb.)
doom kötü kader, kör talih
doomsday ahiret günü
door kapı
dose bir seferde alınan ilaç miktarı
double çift
doubt 1. şüphe 2. emin olmamak
down aşağısı
down payment peşin (ödeme)
doze uyuklamak, hafif uyku
dozen düzine
draft 1. suret, müsvedde 2. banka çeki, ödeme emri
drag sürüklemek
dragon ejderha
drain lağım, su yolu
drama dram
draught hava akımı, ceryan
draughts dama oyunu
draw 1. çizmek (resim) 2. çekmek (çekmece)
drawer çekmece, göz
drawn boğulmak
dreadful korkunç, kötü
dreadfully çok
dream düş, hayal, rüya, rüya görmek
dress 1. giysi 2. giyinmek
drill 1. delmek 2. (tekrar tekrar) öğretmek
drink içmek
drive araba kullanmak, sürmek
drop 1. düşürmek, düşmek, bırakmak 2. damla
drug uyuşturucu madde, ilaç
drug ilaç, uyuşturucu
drum 1. davul 2. makara 3. varil, bidon
drunk sarhoş
dry 1. kuru 2. kurumak
duck 1. ördek 2. başını eğmek
duckling küçük ördek
due kadar, vade(borç)
duel düello
dull 1. aptal 2. kapalı, sıkıcı
dust toz
dustbin çöp tenekesi
duty 1. görev 2. gümrük vergisi
dye boya, boyamak (saç, kağıt vb.)
dynamite dinamit
dynamo dinamo
dynasty hanedanlık
e.g. örneğin (kısaltılmışı)
each her, her biri
eager istekli
eagle kartal
ear kulak
early erken
earn para kazanmak
earnest ciddi
earth 1. dünya 2. toprak 3. toprak parçası
earthquake deprem
ease kolaylık
east doğu
easy kolay
eat yemek yemek
echo eko, akis
economical ekonomik
edge kenar
editor editör
educate eğitim
eel yılan balığı
effect etki
efficient etkin, iyi çalışan
effort efor
egg yumurta
either.....or.... ya.....ya.....
elapse zamanın geçmesi (3 days have elapsed)
elastic elastik
elbow dirsek
elder yaşlı (daha yaşlı)
elect seçmek
election seçim
electricity elektrik
elegant şık
elementary temel, başlangıç için
elephant fil
else daha, başka
elsewhere başka bir yer
embark 1. gemi yada uçakla gitmek 2. birşey yapmaya başlamak
embarrassment 1. sıkıntı 2. utanmak
embassy büyükelçilik
embrace sarılmak
emerge çıkmak
emergency acil durum
emigrate göçmen (kendi ülkesinden göçen)
emotion kuvvetli duygu
emphasis önemli, şiddetli vurgu
emphasize üzerinde durmak
emphatic kesinlikle, mutlak, kesin(emphatic victory=kesin zafer
empire imparatorluk
employ çalıştırmak (parayla adam çalıştırmak)
employee çalıştırılan adam
employer işveren
employment
empty boş
enclose kapatmak, etrafını kapatmak
encourage cesaretlendirmek
end son, bitirmek
endorsement tastik, onay, cıro
enemy düşman
energy enerji
engage 1. nişanlamak 2. iş vermek
engine makine
enjoy eğlenmek
enormous kocaman, iri
enough yeter
enter girmek
enterprise girişim
entertain ağırlamak (konukları)
entertainment eğlence
entitle yetki vermek, hak vermek
entrance giriş
envelope zarf
epitaph mezar taşı yazısı
equal eşit
equality eşitlik
equalize eşitlemek
equip donatmak
equipment tesisat, donanım
erect kaldırmak
error hata
escalator yürüyen merdiven
escape kaçmak
escort konvoy, refakat
especial özel, önemli
essential temel, çok önemli
establish kurmak, inşa etmek
estate 1. steyşın araba 2. mal, mülk, arsa
estimate tahmin etmek (hesaplayarak)
evacuate 1. boşaltma, tahliye etmek 2. tehlikeden uzaklaştırmak
even 1. hatta 2. çift, berabere, düzgün
evening akşam
event olay
eventually sonunda, nihai
ever herhangi bir zaman
every her
evidence delil
evil kötü
evolution evrim
ex sabık, eski (ex-wife, ex-president, ex-gırl friend)
exact tam
exactly kesin olarak
exaggerate abartmak
examine incelemek, sınav vermek
example örnek
exceed aşırı
excellent çok iyi
except dışında, hariç
exception istisna
exchange değiş tokuş
excite heyecanlandırmak
exclaim bağırmak
exclude dışlamak
exclusive umuma açık olmayan, başkalarıyla paylaşılmayan
excuse 1. affetmek 2. muaf tutmak 3. özür, mazeret
execute yapmak, yerine getirmek, infaz etmek, idam etmek
exercise egzersiz
exhaust 1. yorulma, bitme 2. egzos
exhibit teşhir etmek, göstermek
exhibition sergi
exist oluş, var olmak
exit çıkış, çıkmak
expand 1. büyümek, genişlemek2. daha samimi ve konuşkan olmak
expansion 1. genişleme, büyüme 2. genişleyen kısım, ek
expect ummak, beklemek
expense masraf
expensive pahalı
experience tecrübe
experiment deney
expert bilirkişi, uzman, eksper
expire sürenin dolması
explain açıklamak
explanation açıklama
explode patlamak (bomba patlaması)
explore araştırmak (bir yeri)
explosive patlayıcı madde
export ihraç malı, ihracat
express ifade etmek
expression ifade
extend genişletmek, büyütmek
extension genişletme, büyütme
extent boyut, büyüklük
extinguish ışığı veya ateşi söndürmek
extra fazla, ekstra
extract çekip çıkartmak
extraordinary olağandışı
extreme son derece, aşırı
eye göz
eyebrow kaş
eyelash kirpik
eyelid göz kapağı
fable masal, efsane
fabulous harika, inanılmaz
face 1. yüz, surat 2. karşısına çıkmak, başına gelmek
fact gerçek
factory fabrika
fade solmak
fail başarısız olmak
failure başarısızlık, arıza, yetersizlik(crop or heart faılure
faint 1. solgun, zayıf 2. bayılmak
fair 1. dürüst, adil 2. oldukça iyi 3. panayır 4. fuar
fairly 1. dürüstçe 2. epeyce
faith 1. inanç 2. güvenmek
faithful güvenilir, sadık
fake taklit, sahte
fall 1. düşmek 2. sonbahar (ame)
FALSE 1. yanlış, hatalı 2. sahte
fame şöhret, ün
familiar tanıdık, bildik
family aile, familya
famous ünlü
fan 1. hava hareketi 2. taraftar
fanatic fanatik
fancy 1. hayal kurma 2. hoş zevkli 3. fantazi
fantastic harika, olağandışı
far uzak
fare ücret (tren, vapur vb. için)
farm çiftlik
farther daha uzak
fashion moda
fast hızlı
fasten bağlamak
fat 1. şişman 2. yağ (vücut et yağı)
fate kader
father baba
fault kusur
faultless kusursuz
faulty kusurlu
favour lehinde, taraf tutmak
favourable iyi, yardımcı
favourite en sevilen, favori
fear korku
fearful korkutucu
feather tüy (kuş tüyü)
feature özellik
february şubat
fed up bıkmak (i'm fed up:bıktım)
federal federal, federe, grup içinde birleşmiş
fee harç, ücret (okul, avukat, doktor v.b)
feed beslemek
feel hissetmek
fellow arkadaş (kendisine benzeyen), adam
female dişi
fence çit
ferry feribot, araba vapuru
fertile 1. gübre 2. üretken
fertilize 1. gübreleme 2. döllenme (bees fertilize the flowers)
festival festival
fetch gidip getirmek
fever ateş (vücut)
few az, bir kaç
fiance nişanlı
fiction kurgu (roman)
field alan
fig 1. incir 2. çok önemsiz konu
fight kavga, kavga etmek
figure 1. sayı 2. şekil, vücut
file 1. dosya 2. törpü 3. sıra
fill doldurmak
film film
final son
finally sonunda
finance finans
find bulmak
fine 1. iyi, ince, küçük 2. para cezası
finger parmak
finish bitim, bitmek
fire 1. yangın, ateş etmek, ateş 2. işten kovmak
fire-brigade itfaiye
firm 1. sert 2. firma
first birinci, ilk
fiscal devletin, para, vergi, borç ile ilişkili (fiscal year)
fish balık
fist yumruk
fit 1. uymak, uygun 2. ani hastalık
fix yapıştırmak, tamir etmek, sabit
flag bayrak
flake tane (snowflake : kar tanesi)
flame alev
flash flaş
flat 1. düz 2. daire (apartman katı)
flavour tat
flea pire
flee kaçmak
fleet filo (gemi vb.)
flesh et (derinin altındaki)
flight uçuş
flipper 1. yüzme paleti, 2. yüzgeç
float yüzmek, batmamak (mantar)
flock sürü
flood sel
floor yapının tabanı, kat
florist çiçekçi, çiçek yetiştiren kimse
flour un
flower çiçek
fluent akıcı
fly 1. uçmak 2. sinek
foam köpük
foam rubber sünger
fog sis
fold katlamak
folk halk
follow izlemek, takip etmek
fond hoşlanmak, memnun olmak
food yiyecek, besin
fool 1. aptal 2. aptalca davranmak 3. kandırmak
foolish aptalca
foot ayak
football futbol
footprint ayak izi
for için
forbid yasaklamak
force zorlamak, zor, fors
forecast tahmin
forehead alın
foreign yabancı (ülke veya ırk)
foreman ustabaşı, formen
forest orman
forever devamlı olarak
forge 1. sahtesini yapmak 2. demir metale şekil vermek
forger üçkağıtçı, taklitçi
forget unutmak
forgive bağışlamak, affetmek
fork çatal
form şekil, şekillendirmek, form
formal resmi, ciddi
former önceki zaman
forthwith derhal, hemen
fortnight iki hafta, ondört gün
fortune 1. servet 2. alın yazısı 3. talih
forward ileri
foul pis, kirli
found inşa etmek veya başlamak
foundation 1. temel 2. vakıf
fountain fıskiye
fountain-pen dolma kalem
fox tilki
fragile kolay kırılabir
frame çerçeve
frank açık sözlü, samimi
free bedava, ücretsiz
free özgür, rahat, serbest, serbest bırakmak
freedom özgürlük
freeze donmak
freight hamule, navlun
fresh taze
friday cuma
fridge buzdolabı
friend arkadaş
friendly dostça
fright korku
frighten korkutmak
frog kurbağa
from (...den, ...dan) eki
front ön
frontier sınır
frown kaşını çatmak, memnun olmamak
fruit meyve
fry kızartmak
fugitive kanun kaçağı
full dolu, tamamen
full stop nokta
fun eğlence
fund fon, kullanabilinir mali kaynak
fundamental temel, önem, çok gerekli
funeral cenaze
funny 1. komik 2. garip
fur kürk
furnish döşemek
further daha
furthermore yanında, ayrıca, üstelik (=moreover)
fuse sigorta (elektrik vb.)
fuss telaş, telaşlanmak
future gelecek
gain kazanmak
gallery galeri
gamble kumar oynamak, kumar
game oyun
gang çete
gaol hapishane
gap boşluk, fark
garage garaj
garden bahçe
garlic sarımsak
gas gaz
gate bahçe kapısı
gather 1. toparlamak, toplanmak 2. anlamak
gay 1. mutlu, parlak, çok renkli 2. homo
gear vites
general genel
general general
generally genellikle
generous cömert
genius dahi
gentle nazik
gentleman centilmen
germ mikrop
get 1. almak 2. elde etmek 3. anlamak
ghost hayalet, hortlak
gift 1. armağan 2. yetenek
gigolo jigolo
ginger zencefil, hafif kahverengi
gipsy çingene
girl kız
give vermek
glad memnun
gladly zevkle
glass cam, bardak
globe küre, dünya
glorious parlak, onurlu (parlak tarih)
glory onur, heyecan, güzellik
glove eldiven
glue yapıştırıcı
go gitmek
goal hedef, gaye, gol
goat keçi
god tanrı
gold altın
golden altından
goldfish akvaryum balığı
good 1. iyi 2. devamlı (uzun periyot)
good-looking iyi görünümlü, yakışıklı
goose kaz
gosh hayret!...
gossip dedikodu yapmak, dedikodu
govern yönetmek, hükmetmek
government hükümet
graduate mezun (üniversite mezunu)
grain tanecik (kum, buğday v.s.)
grand büyük, zevkli
grape üzüm
grapefruit greyfurt
grasp sıkıca tutmak
grass 1. ot, çim 2. muhbir, ispiyoncu
grateful minnettar
grave 1. mezar 2. kötü, önemli
gravestone mezartaşı
graveyard mezarlık, mezar
great büyük, çok, çok iyi
green 1. yeşil 2. tecrübesiz, toy
greengrocer manav
greeting kutlama
grey gri
grill gril
grip sıkıca tutmak
grocer bakkal
groom damat
ground yer, toprak
group gurup, topluluk
grow büyümek, yetişmek
grumble sızlanmak, yakınmak
guarantee garanti
guard korumak
guerrilla gerilla
guess tahmin etmek
guest konuk
guide rehber, rehberlik etmek
guided missile yl güdümlü roket
guilt suç, kabahat
guitar gitar
gulf körfez
gum 1. yapışkan 2. diş eti
gun silah
guy adam
habit alışkanlık
habitat doğal yuva (hayvan, bitki vb. yaşadığı yer)
hail dolu (yağış)
hair 1. saç 2. hayvan tüyü
hairdresser kuvaför, berber
hairdryer saç kurutma makinası
half yarım
hall hol
halt dur
ham domuz ayağındaki et
hammer çekiç, çekiçlemek
hand el
hand grenade el bombası
handbag el çantası (kadınların)
handicap sakat
handkerchief mendil
handle 1. tutacak 2. elinden gelmek, yapabilmek 3. ellemek
handsome yakışıklı
handwriting el yazısı
hang asmak
hang on bekle
hangar hangar
happen olmak
happy mutlu
harbour liman
hard sert, zor, belalı, kötü
hardly zorla, iyi değil
harm zarar, kötülük
harmful zararlı
harvest hasat
haste hız, acele
hat şapka
hate nefret
have sahip olmak
hawk 1. atmaca 2. el arabasıyla satmak, seyyar satıcılık
hazard tehlike, risk
head baş, kafa
head quarters merkez, karargah
headache baş ağrısı
headline başlık (gazetede)
headphone kulaklık
health sağlık
healthy sağlıklı
hear duymak
heart 1. kalp 2. kupa (oyun kartlarında)
heat ısı
heater ısıtıcı
heaven cennet
heavy ağır
hectare hektar
heel topuk
height yükseklik
heir mirasçı
hell cehennem
help yardım, yardım etmek
hen dişi kuş, piliç
here burası, burada, buraya
heritage miras
hero kahraman
hesitate duraksamak, tereddüt etmek
hiccup hıçkırık
hide saklanmak, saklamak
high yüksek
hijack korsanlık yapmak (uçak, araba, v.s.)
hijacker korsan, eşkıya
hill tepe, yokuş
hinge 1. menteşe 2. dayanak noktası, destek, esas
hire kiralamak (taşınabilir nesneleri, araba, tv, v.b)
history tarih
hit darbe, çarpmak, popüler (hit)
hitch-hike otostop yapmak
hobby hobi
hold tutmak, kavramak
hold on bekle
hole delik
holiday tatil günü
hollow boş (bir cismin arkası boş olması davul, duvar v.b)
holy kutsal
home ev, yuva
homesick sıla hasreti
honest dürüst
honey bal
honeymoon balayı
honour onur
hook çengel, kanca
hop sıçramak, zıplamak, sekmek
hope umut
hopeless umutsuz
horizon ufuk
horizontal yatay
horn 1. boynuz 2. korna
horrible korkunç
horse at
hose hortum
hospital hastane
host ev sahibi (konukları olan)
hostage esir, rehine
hostel öğrenci, turist konaklama yeri
hot 1. sıcak 2. acı (yemekte)
hotel otel
hour saat
hourly saat başı
house ev
housewife ev hanımı
hover havada kalmak
how nasıl
however her şekilde
hubbub gürültü
hug sarılmak, kucaklamak
huge çok büyük
hum vızıldamak, dudak kapalı şarkı söylemek
human insan, beşeri
humble alçak gönüllü
humour güldürü, mizah
hungry
hunt avlamak
hurry acele etmek
hurt yaralamak, yaralanmak
husband koca, erkek eş
hush sakinlik, sessizlik, sus
hut kulübe, baraka
ice buz
ice-cream dondurma
icy çok soğuk, buzlu
idea fikir
ideal yetkin, ideal
identical özdeş, çok benzeyen, aynı
identify belirlemek, tanımlamak, tanımak, belirtmek
idiot aptal
idle atıl, boş
if eğer
ignition 1. tutuşma, ateşleme, ateş alma 2. ateşleme tertibatı
ignore önemsememek
ill hasta, hastalık
illegal kanunsuz
illustrate resimle göstermek
image hayal, imaj
imagination tasavvur, hayal
imagine tasavvur etmek, hayal etmek
imitate örnek almak, taklit etmek
imitation taklit
immediate anında, derhal
immense çok büyük
immigrate göçmen
immoral ahlaksız, edepsiz
impair bozmak
impatient sabırsız
implement 1. yürürlüğe koymak 2. alet
imply ima etme
impolite kaba, nazik değil
import ithal etmek
importance önem
important önemli
impossible olanaksız
impress etkilemek
impress etkilemek
impression etki
impressive etkili, etkileyici
improve gelişmek, iyiye gitmek
improvement gelişme
in 1. içinde, içeri, içerde, içeriye 2. popüler
in order to amacıyla, maksadıyla
incentive teşvik
incident olay (önemsiz olay)
incidentally bunun yanında (=by the way)
include kapsamak
income gelir
incorrect hatalı, yanlış
increase artmak
incredible inanılmaz, büyüleyici
indeed gerçekten
indefinite belirsiz
indefinitely sonsuz, süresiz
indemnify 1. tazminat ödemek, söz vermek, zararı karşılamak
indemnity tazminat
independent bağımsız
index index
indicate göstermek, işaret etmek
individual ayrı, birey, fert, kimse
indoor ev içinde, içerde
indorse çeki cıro etmek, onaylamak
industry endüstri
inevitable kaçınılmaz, herhalde olan
inferior aşağılık
infinite sonsuz
inflammable ateş alabilir
inflate şişmek
inflation enflasyon
inflexible eğilmesi zor, bükülmez, inatçı
influence etki, etkilemek
inform bilgi vermek
informal resmi olmayan, gayrı resmi
information bilgi, enformasyon
initial ilk harf, birinci, baştaki, paraf
initiative ilk hareket, başlatma, insiyatif(take the initiative)
inject şırınga yapmak
injure incitmek
ink mürekkep
inn 1. han 2. motel
innocent suçsuz, masum
inquire araştırmak
inquiry soru
insect böcek
insecure emniyetsiz
inside içerisi
insist ısrar etmek
insolvent müflis
inspect incelemek
inspector müfettiş
inspire akla, fikre getirme, esinleme, ilham gelmesi
install yerleştirmek
instance örnek
instant hızlı, derhal
instead of yerine
institute enstitü, kuruluş
instruction yönerge;talimat
instrument enstrüman
insulate izole etmek
insult hakaret etme, onur kırma
intangible manevi, maddi olmayan, ıntangıble asset=maddi, varlık
intelligent zeki
intend planlamak, maksat, niyet
intense derin üzüntü, güçlü duygu
intensive yoğun (labour intensive:emek yoğun)
intention plan
interest 1. ilgi duymak, enterese olmak 2. faiz
interesting ilginç
interfere 1. karışma müdahele etme 2. parazit yapma (tv, radyo)
intermediate arada
international uluslararası
interpret çeviri, yorumlamak
interrupt durdurmak, kesmek(bir süre için), araya girmek
interval aralık, ara
interview röportaj, görüşme
intestines bağırsaklar
into içine
introduce tanıştırmak
invade istila etmek
invalid geçersiz
invent icat etmek, yaratmak
invest yatırım yapmak
investigate araştırma yapmak, çalışmak
invite davet etmek
invoice fatura
involve işe dalmak, karışmak, gerektirmek, içermek
iron 1. demir 2. ütü
ironically tam aksi olma, inadına(inadına tatilde yağmur yağdı.)
irregular düzensiz
irritate kızdırmak, sinirlendirmek, tahriş etmek (deri vb.)
island ada
issue 1. baskı 2. konu 3. vermek
it o (cansız ve üçüncü tekil şahıs zamiri)
itch kaşındırmak
item birim
jack 1. kriko 2. vale (oyun kağıdında) 3. torpil yaptırmak
jackal çakal
jacket ceket
jaguar jaguar
jail hapis
jam 1. reçel 2. sıkışıklık (tfaffic jam)
january ocak (ayı)
jar kavanoz
jaw 1. çene kemiği 2. çene çalmak, konuşmak
jazz caz
jealous kıskanç
jeans jin, kot pantolon (pamuklu)
jelly jöle
jellyfish denizanası, medüs, su medüsü
jet jet, fışkırmak
jewel mücevher
job
jockey cokey
join birleştirmek, birleşmek
joint birleşik
joke şaka
jolly çok
journal gazete, dergi
journalist gazeteci
journey yolculuk
joy mutluluk, eğlence
jubilee jübile
judge 1. hakim 2. yargılamak
judgement yargı
juice su (meyve suyu v.s.)
july temmuz
jump sıçramak, atlamak
june haziran
jury jüri
just 1. yalnız 2. hemen şimdi
justice adalet
keen keskin (keen on:hoşlanmak)
keep korumak, tutmak, devam etmek
ketchup ketçap
key anahtar
kick tekme, tekmelemek
kid 1. çocuk 2. dalga geçmek 3. genç keçi
kidnap zorla kaçırmak (insan, hayvan vb.)
kidney böbrek
kill öldürmek
kin aile, akraba
kind 1. iyi, dost, sevgili 2. çeşit, tür
king kral
kingdom krallık
kiss öpücük, öpmek
kitchen mutfak
knee diz, diz çökmek
knife bıçak
knight silahşör, şovalye, satrançta at
knob tokmak, tutacak
knock vurmak (kapıya vurmak)
knot düğüm, düğüm atmak
know bilmek
knowledge bilgi
label etiket
laboratory laboratuvar
labour iş(elle yapılan zor iş), işgücü
lack eksiklik
ladder merdiven
ladle kepçe (yemek)
lady hanımefendi
lake göl
lamb kuzu, kuzu, koyun eti
lame topal
lamp lamba
lamppost sokak lambası
lampshade abajur
land iniş yapmak, konmak (uçak v.s.)
land kara, arazi
landlady evsahibi bayan, evini kiraya veren
lane dar yol, şerit (oto yolda vb.)
language dil (yabancı dil v.b)
large geniş
lash kamçı, birşeyi ani ve hızlı sallamak
last son, sonunda, geçmiş
last devam etmek, sürmek, yeterli olmak
late 1. geç 2. sonu (late september=eylül sonu v.b)
laugh gülmek
launch birşeye başlamak, roket fırlatmak
laundry yıkanacak çamaşır, çamaşırhane
laundry-basket çamaşır sepeti
lavatory tuvalet
law yasa, kanun
lawful yasal
lawyer avukat
lay koymak(bir şeyin üstüne), yatırmak
lazy tembel
lead 1. kurşun (metal) 2. kurşun kalem ucu
lead önderlik etmek, önde gitmek, yol göstermek
leader önder, lider
leadership önderlik
leaf yaprak
league birlik, lig
leak akıntı, sızmak
lean 1. ince, yağsız 2. eğilmek yaslanmak
learn öğrenmek
lease belirli bir zaman için kiralama
least en az
leather deri
leave terk etmek
lecture ders, konferans vermek
left 1. sol 2. kalan
leg bacak
legacy miras
legal yasal
lemon limon
lend ödünç vermek
length uzunluk
lens lens
less daha az
lesson ders
let bırakmak
letter mektup, harf
letter box mektupluk
lettuce salata, kıvırcık
level düzey, seviye
lever kaldıraç, manivala
liar yalancı
liberal liberal
liberty serbest olmak
library kitaplık, kütüphane
licence lisans (ehliyet v.b)
lick yalamak
lid kapak
lie yatmak
lie yalan, yalan söylemek
life yaşam, hayat
lift 1. asansör 2. yukarı kaldırmak
light 1. ışık 2. açık (renklerde) 3. hafif
lighter çakmak
like 1. hoşlanmak 2. gibi
likely büyük olasılıkla
limit hat, sınır, limit
line çizgi, satır, sıra
link birleştirmek
lip dudak
liquid sıvı
liquidate tasfiye etmek, öldürme, kurtulmak, başından atmak
list liste
listen dinlemek
literature edebiyat
litter çöp, dağınıklık
little küçük
live yaşamak
live canlı
liver karaciğer
lives yaşamlar
living yaşam biçimi
load yük, yüklemek, silah doldurmak
loaf bütün ekmek, vakti boşa geçirmek
loan ödünç vermek, borç vermek, borç
lobster istakoz
local bölgesel, yerel
locate kurmak, yerleştirmek
lock kilitlemek, kilit
lonely yalnız, kimsesiz
long uzun
look bakmak, bakış
loose bol, bağsız
lorry kamyon
lose kaybetmek
loss kayıp, zarar
lot çok
loud yüksek sesli
love sevgi;aşk
lovely sevimli
low alçak, düşük
lower aşağıya indirmek
loyal sadık
loyalty sadakat, bağlılık
luck şans
lucky şanslı
luggage valiz, yük
lunch öğle yemeği
lung akciğer
luxury lüks
machine makine
machine-gun makineli tüfek
mad deli
madam madam, bayan
magazine 1. silah deposu 2. magazin 3. şarjür (silahın)
magic büyü
magnet mıknatıs
magnificent azamet, ihtişam
magnifying-glass büyüteç
maid kadın hizmetçi
mail posta
main ana, esas
maintain 1. bakım onarım 2. eski halinde koruma 3. destekleme
major 1. büyük, önemli 2. binbaşı (orduda)
majority çoğunluk
make 1. yapmak 2. çeşit
make-up 1. makyaj 2. uydurmak
male erkek
man adam
manage yönetmek, kontrol etmek
management yönetim, idare
manager yönetici, menajer
maniac manyak
manner tavır, görgü
manual el ile yapılan
manufacture üretmek (fab. vb)
many birçok
map harita
march 1. marş 2. yürüyüş 3. mart (ayı)
margin marj, katkı
mark işaretlemek, işaret
market pazar, piyasa
marmalade marmelat
marry evlenmek
marvellous şahane, harika
mask maske
mass kütle, kitle, kalabalık
massacre katliam, katliam yapmak
massive çok büyük ve ağır
master uzman, şef, sahip, hoca
mat hasır, paspas
match 1. uymak, uyuşmak 2. maç 3. kibrit
mate arkadaş
material malzeme, kumaş
mathematics matematik
matter 1. mesele 2. önemli olmak
mattress yatak, sedir
mature 1. olgun, ergin(hayvan, meyve, insan)2. vadesi gelen(ödem
maturity olgunluk zamanı, vade zamanı
maximum maksimum, azami
may 1. mayıs 2. may be = belki
me bana, ben
meadow çayır, mera
meal yemek
mean 1. anlamına gelmek, istemek, planlamak 2. cimri
mean ortalama
meaning anlam
means 1. stil, yol, yardım 2. para
meantime bu arada
meanwhile bu arada, aynı anda
measure ölçü
meat et
mechanic makinist, makina ustası2. el sanatlarına ait3. mekani
mechanic mekanik
medal madalya
medical tıbbi
medicine ilaç, tıp
meet buluşmak, karşılamak
meeting toplantı, miting
melody ezgi, melodi
melon kavun
melt erimek
member üye
memorable unutulmayacak
memorandum not
memorial bir kişinin anısına yapılan yapıt
memorize ezberlemek
memory hafıza
men adamlar
mend tamir etmek
mental zihinsel
mention bahsetmek
merchant tüccar
mercy merhamet
mere sadece, yalnızca
merely sadece, ancak
merge birleşerek kaybolma, konsolidasyon (şirket, devlet)
merit haketmek, değmek
merry mutlu
mess kargaşalık, dağınıklık
message mesaj
metal metal
meter ölçek
method metot
metre metre
mice fareler
middle orta
midnight gece yarısı (24:00)
might 1. kuvvet, kudret 2. belki (might be:az ihtimalli.)
mike mikrofon
mild 1. hafif 2. yumuşak 2. ılık
military askeri
milk süt
mill 1. değirmen 2. imalathane
millet darı
millionaire milyoner
mimic taklit etmek (birini)
mince kıyma (et vb.), kıymak
mind akıl
mind birine bakmak, dert etmek
mine 1. benim 2. maden ocağı 3. mayın
minimum enaz
minister 1. bakan 2. büyükelçi yardımcısı
minor önemsiz, ufak, minör
minority azınlık
minus eksi (-)
minute 1. dakika 2. çok küçük 3. zabıt
miracle mucize
mirror ayna
miser hasis, cimri
miserable sefil
misery sefalet
mislay nereye koyduğunu unutmak
miss bayan
miss 1. özlemek 2. kaçırmak, kayıp
missile füze, fırlatılan cisim
mission özel bir görev için yolculuk, misyon
mistake hata
misunderstand yanlış anlamak
mix karıştırmak, karışmak
mobile oynak, hareketli
model model (model araba, manken v.b)
moderate ılımlı, ortada
modern modern, çağdaş
modest alçakgönüllü, ılımlı
moisture nem
mole 1. köstebek 2. vücuttaki ben
moment an
monday pazartesi
money para
monkey maymun
month ay (takvim ayı)
monument anıt, abide
mood mizaç, ruh hali
moon ay
moral ahlak
morale moral
more daha fazla
morning sabah
mortgage ipotek
mosque cami
mosquito sivrisinek
moss yosun (nemli yerlerde oluşan)
most en çok
mother anne
motion hareket, önerme
motive 1. motivlenmek 2. güdü
motor motor
mountain dağ
mouse fare
mouth ağız
move hareket etmek, ettirmek
movement hareket
much çok (miktarca)
mud çamur
mud-guard çamurluk
multiply çarpmak, çoğalmak
murder cinayet
murmur mırıldanmak, uğultu
muscle pazu, kas
museum müze
mushroom mantar
music müzik
muslim müslüman
must zorunluluk
mustard hardal
mute 1. sesiz 2. dilsiz
mutter mırıldanmak, kısık sesle söylenmek
mutual müşterek, iki taraflı (mutual friend=ortak arkadaş)
my benim
mystery esrar, bilinmezlik
nail 1. tırnak 2. çivi
name isim
napkin peçete
narrate anlatmak, söylemek
narrow dar
nasty pis, kötü kokulu, hoş olmayan
nation ulus
national ulusal
native yerli (her native language)
natural doğal
nature doğa
naughty yaramaz (naughty child = yaramaz çocuk)
near yakın
necessary gerekli
necessity gereklilik
neck boyun, ense
need gereksinim, ihtiyaç
needle iğne, şiş
needless lüzumsuz
neglect ihmal etmek
negotiate görüşmek, müzakere
neighbour komşu
neither hiçbiri
neither...nor... ne o..ne öbürü
nephew yeğen (erkek)
nervous sinirli
nest yuva, kuş yuvası
net 1. ağ 2. net (brütün tersi)
network şebeke, çalışma ağı
never hiçbir zaman, asla
nevertheless buna rağmen, hala, ama
new yeni
news haber
newspaper gazete
next en yakın, bir sonraki, ertesi
nice hoş
nickname takılmış ad, lakap
niece yeğen (kız)
night gece
nightmare kabus
nil sıfır, boşluk
no hayır
noble soylu
nobody hiç kimse
noise gürültü
nominate 1. aday göstermek(başkan v.b) 2. atamak, görevlendirme
none hiçbirisi
nonsense saçma
noon öğle zamanı
normal normal
north kuzey
nose burun
not değil
note 1. not 2. kağıt para 3. nota
nothing hiçbir şey
notice duyuru, dikkatini çekmek
notorious kötü ünlü, kötü ün
novel roman
november kasım
now şimdi
nowadays bugünlerde
nowhere hiç biryer
nude çıplak
nuisance sıkıntı, dert
number sayı, numaralandırmak
nurse hemşire, hastabakıcı
nut 1. kuruyemiş (fındık v.b) 2. somun
nylon naylon
oak meşe
oar kürek
oasis vaha
obey söz dinlemek, itaat etmek
object itiraz etmek
object nesne, obje, amaç
oblige 1. zorunlu kılmak 2. minettar kılmak 3. yapmak, sağlamak
observation gözlem
observe gözlem yapmak
obtain tedarik etmek, sağlamak
obvious aşikar
occasion vesile
occupation 1. meslek 2. işgal
occupy işgal etmek, oturmak, kaplamak, meşgul etmek
occur olmak
ocean okyanus
october ekim (ayı)
odd tuhaf, acaip
of iyelik eki, nın
off yok olmak, eksilmek
offence 1. yasadışı iş 2. saldırı, ofens
offend kızdırmak, incitmek (birini)
offer teklif etmek
office ofis
officer subay, memur
official resmi
often sık sık
oil yağ, petrol
okay (ok) peki, tamam
old eski, yaşlı
old-fashioned eski moda
omelette omlet
omit atlamak, hariç bırakmak
on üzerinde
once 1. bir kez 2. bir an önce
one bir
onion soğan
only sadece, yalnızca
open açık, açmak
operate çalışmak
operation 1. operasyon 2. ameliyat
operator operatör
opinion düşünce
opportunity fırsat
opposite zıt, ters
optimist iyimser
option seçme, seçenek, opsiyon
or veya
oral sözlü
orange 1. portakal 2. turuncu
orbit yörünge
orchard bostan
order 1. emir 2. sipariş 3. düzen, sıra
ordinary sıradan, normal
organ 1. org 2. organ 3. organizasyon, kuruluş
organize organize etmek
origin köken, orijin
original orjinal, ilk, yeni
other diğer
otherwise 1. başka türlü 2. yoksa, aksi taktirde
ought ..meli ..malı eki
our bizim
out dışarı
out-of-date modası geçmiş, eski
outline ana hat, özetlemek
output çıktı
outside dışarı
oval oval
oven fırın
over 1. üstünde 2. bitmek
overcome üstesinden gelmek
overdo fazla pişirmek, fazla yapmak
overdue vadesi geçmiş
overtake geçmek, sollamak
overtime fazla mesai
overwork fazla çalışmak, aşırı çalışmak
owe borçlu olmak
owl baykuş
own sahip olmak
owner sahip
ox boğa
oxygen oksijen
oyster istiridye
pack paketlemek
packed kalabalık, bir sürü insan
packet paket
page sayfa
pain acı, ağrı
painful ağrılı
paint boyamak, boya
painter 1. ressam 2. boyacı
pair çift
palace saray
pale soluk, solgun (renk)
palm 1. avuç 2. palmiye ağacı
pan tava
panel panel
panic panik
pants 1. don 2. pantolon (ame)
paper 1. kağıt 2. gazete 3. evrak, kimlik
parachute paraşüt
parade resmi geçit
paradise cennet
paragraph paragraf
parcel parça
pardon pardon
parent ana baba
park 1. park 2. park etmek
parliament parlamento
parrot papağan
part kısım, bölüm, ayırmak
part-time yarım gün
participate başkalarıyla birlikte çalışma, oynama, katılma
particular yalnız, özel, titiz
partner 1. ortak 2. partner
party parti
pass geçmek, geçirmek
passage pasaj
passenger yolcu
passive pasif, eylemsiz
passport pasaport
password parola
past geçmiş
pasta makarna (hamurdan yapılan şeyler)
paste beyaz tutkal, macun, hamur
pastime hoş iyi zaman
path patika, küçük yol
patience sabır
patient 1. sabırlı 2. hasta
patrol devriye
patron 1. destekleyici kişi 2. devamlı müşteri
pause mola, ara
paw hayvan pençesi
pay ödemek
payment ödeme
pea bezelye
peace barış
peach şeftali
peak zirve, tepe
peanut yer fıstığı
pear armut
pearl inci
peasant çiftçi, köylü kesim
peculiar garip
pedal pedal
pedestrian yaya giden
peel kabuk soymak (meyve)
pen 1. ağıl 2. tükenmez kalem
penalty ceza
pencil kurşun kalem
penknife çakı
pension emekli maaşı
people halk
pepper biber
per her
perfect kusursuz, yetkin
perform 1. çalışmak 2. uygulamak
performance performans
perfume parfüm
perhaps belki
peril büyük tehlike
period 1. çağ, devir, period 2. adet (hali)
permanent devamlı, sürekli
permission izin
permit 1. izin vermek 2. izin kağıdı
persist devam etmek
person kişi
personality kişilik
persuade ikna etmek
pessimist kötümser
petrol petrol
petrol station benzinci
philosophy fizolofi
phone telefon
photo fotoğraf
physical fiziksel
piano piyano
pick toplamak, seçmek
picket grev gözcüsü, fabrika önünde bekleme
pickle turşu
pickpocket yankesici
picnic piknik
picture resim
pie pasta, börek
piece parça
pig domuz
pigeon güvercin
pile üst üste koymak
pill hap
pillow yastık
pillowcase yastık kılıfı
pilot pilot
pin toplu iğne
pincers 1. kerpeten 2. kıskaç (yengecin v.b.)
pinch çimdiklemek, sıkıştırmak (kapıya vb.)
pine çam
pineapple ananas
pink pembe
pioneer öncü
pipe 1. boru 2. pipo 3. flüt
pistol tabanca
pity acımak (what a pity : ne yazık)
place yer, yerleştirmek
plain açık, ortada, düz
plan plan, planlamak
plane uçak
plant 1. bitki, bitki ekmek 2. fabrika, tesis
plantation ekili yer
plastic plastik
plate tabak
platform 1. platform, yüksekçe yer, kürsü 2. peron
play 1. oynamak 2. çalmak (bir müzik aletini)
player oyuncu, çalan
playground oyun sahası
pleasant keyifli, zevkli
please 1. lütfen 2. mutlandırmak
pleasure zevk
plenty çok sayıda
plough toprağı sürmek
plug fiş, banyo tıkacı
plum 1. erik 2. bonbon sekeri
plumber musluk tamircisi
plus artı
pocket cep
poem şiir
poet şair, ozan
poetry şiirler, şairlik, şiirle ilgili
point nokta, uç
poison zehir
pole 1. kutup 2. direk, kazık
police polis
policy 1. poliçe 2. yönetim ilkesi, politika
polish parlatmak
polite kibar
political politik
politician politikacı, politikayla uğraşan
politics politik
pool havuz
poor 1. yoksul 2. zavallı
population nüfus
porcelain porselen
pork domuz eti
port liman
porter 1. hammal 2. kapıcı
position durum, konum
positive 1. emin, kesin 2. olumlu
possess sahip olmak
possession sahiplik
possibility olasılık
possible olası, mümkün
post 1. posta 2. işaret 3. devriye gezmek (askerde)
postage posta ücreti
postpone ertelemek
pot tencere
potato patates
pour dökmek, akıtmak
poverty fakirlik
powder toz, pudra
power güç
power of attorney vekaletname
power-house 1. elektrik santralı 2. olağanüstü enerjiye sahip şey
powerful güçlü
practical pratik
practice alıştırma
practise alıştırma yapmak
praise övmek
pray dua etmek
preach vaaz vermek
precious kıymetli, çok sevilen
precisely kesinlikle, tam manasıyla
predict tahmin etmek
prefer yeğlemek, tercih etmek
pregnant hamile
prejudice önyargı
preparation hazırlık
prepare hazırlamak
prescription reçete
presence varlık(bir yerde varlığı)
present burada, mevcut, şimdiki, armağan
present sunmak
preserve korumak, konserve yapmak
president başkan
press baskı yapmak, basmak
press 1. baskı 2. ütüleme 3. basın
pressure basınç, baskı
pretend gibi gözükmek, taklit yapmak
pretty 1. sevimli 2. oldukça
prevent korumak
previous önceki
price fiyat
pride onur, gurur
priest rahip
primarily ana olarak
primary 1. önceleri, eskiden 2. ana, baş-primary cause 3. ilk oku
primitive 1. ilkel 2. basit, modası geçmiş
prince prens
principal 1. en önemli 2. prensip 3. ana para (borçta)
print 1. basmak(harfler vs.) 2. iz
priority öncelik
prison hapis
prisoner 1. mahkum 2. esir
private özel
privilege imtiyaz
prize ödül
probable olası
problem sorun, problem
process işlem
produce üretmek
product ürün
production üretim
profession meslek
profit kar
programme program
progress gelişme
prohibit yasaklamak
promise söz vermek
promote 1. ilerleme, terfi etme 2. tanıtım(ürün vb.satış için)
promotion terfi
pronounce okunuşunu çıkartmak, telaffuz etmek
proof kanıt
propeller 1. ileriye yürüten şey 2. vapur veya uçak pervanesi
proper uygun, doğru
property mal, mülk (bir işinin sahip olduğu), eşya
proportion orantı
proposal plan, öneri
propose 1. planını açıklamak 2. evlilik teklif etmek
prosecute takip etmek, kavuşturmak, dava açmak, suçlamak
prostitution fuhuş
protect korumak
protest protesto
proud gururlu
prove kanıtlamak
proverb ata sözü
provide sağlamak, tedarik etmek
provocation kışkırtma
provoke kışkırtmak, kızdırmaya neden olmak
pub pab, birahane
public halk (puplic sector=devlet sektörü)
publicity ilan, reklam, yayınlama
publish basım (bir yayını)
pull çekmek
pull up aracı durdurmak
pullover 1. kazak 2. arabayı durdurmak, kenara çekmek
pulse nabız, vuruş
pump pompa
pumpkin kabak
punch 1. delmek 2. yumruklamak
punctual tam zamanında
punish cezalandırmak
pupil 1. öğrenci 2. gözbebeği
puppet kukla
puppy genç köpek
purchase satın almak
pure saf, temiz
purple mor
purpose amaç
purse küçük el çantası
push itmek
put koymak
puzzle bulmaca, problem
pyjamas pijama
pyramid piramit
qualified ehliyetli, kalifiye
quality nitelik, kalite
quantity miktar
quarrel tartışmak, atışmak
quarter çeyrek
queen kraliçe
question soru, sormak
queue sıra, kuyruk
quick çabuk
quiet sessiz, sakin, huzurlu
quite hemen hemen, yaklaşık olarak
quiz küçük test
quota kota, kontenjan
quote aktarma, söyleme
rabbit tavşan
race yarışmak
race ırk
racket raket
radar radar
radiator radyatör
radio radyo
rail ray
railing bahce parmaklıkları
railway tren yolu
rain yağmur
raincoat yağmurluk
raise 1. yükseltmek 2. zam yapmak 3. yetiştirmek
ram 1. koç 2. vurmak, toslamak
range aralık, alan
rank 1. sıra 2. rütbe 3. sosyal sınıf
rapid çabuk, hızlı
rare nadir
rash 1. hızlı, acele 2. çil
rat sıçan
rate 1. hız 2. oran
rather epey, çok değil
raw 1. ham 2. çiğ
razor ustura, traş makinesi
reach erişmek
read okumak
ready hazır
realize fark etmek (idrak etmek)
really gerçekten
rear 1. yetiştirmek(insan, kuş, bitki) 2. arka, arka taraf
reason 1. neden 2. akıl
reasonable makul
recall anımsamak
receipt makbuz
receive 1. almak 2. karşılamak
recent yakın zamanda olan
reception 1. resmi davet 2. resepsiyon
recession duraklama, gerileme, ekonomide durgunluk
recipe yemek tarifi
recognize tanımak
recollect hatırlamak
recommend tavsiye etmek
reconcile uzlaşma, anlaşma yapmak
reconciliation uzlaşma
record 1. kayıt 2. plak 3. rekor
recover 1. iyileşmek 2. (kaybedilen bir şeyi) bulmak
red kırmızı, kızıl
reduce azaltmak
referee hakem
referendum referandum, halk oylaması
refill doldurmak
reflect yansıtmak
refreshments sandoviç, tost, içecek (gar, istasyon gibi yerlerde)
refrigerator buzdolabı
refuge refüj, güvenli yer
refugee tehlikeden kaçan, kazazede
refuse reddetmek
regard 1. dikkat 2. düşünce 3. bakmak 4. inanmak
region bölge
register 1. kütük, sicil, kayıt 2. regıster post=taahütlü mektup
regret üzgün olmak, pişman olmak
regular düzenli, olağan
regulation yönetmelik, yasa
reject kabul etmemek
relate anlatmak, nakletmek (formal tell)
relation 1. ilişki 2. akrabalık
relationship ilişki, iletişim
relative 1. akraba 2. göreceli
relax rahatlamak, gevşemek
release serbest bırakmak, gevşetmek
relevant bağıntılı, konuyla ilişkili
reliable güvenilir
relief rahatlama
relieve uzaklaştırmak (ağrıyı v.s.)
religion din
reluctant isteksiz ve bundan dolayı işi yapmayı ağırdan almak
remain 1. geriye kalmak 2. yerinde durmak
remark belirtmek, açıklama
remarkable dikkate değer
remedy çare
remember unutmamak, anımsamak
remind anımsatmak
remit 1. affetmek, bağışlamak2. postayla para yollama-havale
remittance havele (para)
remote uzak
remove uzaklaştırmak
rent kiralamak
repair onarmak
repay geri ödemek
repeat tekrarlamak
replace yeniden yerleştirmek
replacement yerleştirme
reply yanıtlamak, yanıt
report rapor, rapor etmek
represent temsil etmek
representative temsilci
republic cumhuriyet
reputation itibar, ün
request rica etmek, rica
require gereksinmek
rescue kurtarmak
research araştırma
resent hoşlanmamak, kızmak
reserve 1. rezerv 2. rezervasyon yaptırmak
reside oturmak, ikamet etmek
resident bölgede yaşayan, oturan
resign istifa etmek
resist karşı koymak
respect saygı duymak
respectable saygıdeğer
respond cevap vermek
responsible sorumlu
rest dinlenmek
rest geriye kalan
restaurant restoran, lokanta
restore 1. geri verme 2. yeniden kullanıma açma
restrict sınırlamak
result sonuç
resume yeniden başlamak
retail parekende, parekende satış
retaliation intikam, tepki, misilleme
retire emekli olmak
return geri dönmek
revenge öç almak, intikam
revenue gelir
reverse ters, arka (reverse gear = geri vites)
revise tekrar gözden geçirip düzeltmek
revolution devrim
reward ödül
rib kaburga
ribbon kurdela, şerit
rice pirinç
rich zengin
rid atmak, fırlatmak (to get rid of:başından atmak)
ride ata, bisiklete binmek
ridiculous gülünç, saçma
rifle tüfek
right 1. hak 2. doğru, haklı 3. sağ taraf
ring çalmak(zil çalması), telefon etmek
ring yüzük, halka
ripe olgun, ham değil
rise yükselmek
risk risk
risky riskli
river nehir
road yol
roar kükreme
roast rosto, fırında pişirmek
rob 1. soygun yapmak
rock 1. kaya 2. sallanmak
rocket roket
role rol
roll yuvarlanmak
roof çatı
room oda
root kök
rope halat, ip
rose 1. gül 2. pembe
rough kaba
round yuvarlak
roundabout 1. dolambaçlı, dolaylı 2. ada-trafikte 3. yaklaşık olara
route rota
row kürek çekmek
row 1. sıra 2. gürültü
royal kraliyete ait
rub sürmek, sürtmek, ovmak
rubber 1. lastik, kauçuk 2. silgi
rubbish 1. çöp 2. saçma
rude kaba
rug küçük halı, kilim
ruin harabe, yıkım, mahvetme
rule 1. yönetmek 2. kural
ruler 1. kural koyucu, yönetici 2. cetvel
rumble gürlemek
run 1. koşmak 2. çalıştırmak (fabrika, şirket v.b)
runaway 1. kaçak 2. kontrol dışı (runaway increase in prices)
rush çabuk davranmak
rust pas
sabotage sabotaj
sack kovmak, istifaya zorlamak
sack çuval
sacrifice kurban, fedakarlık
sad üzgün, mutsuz
saddle eğer
safari safari, hayvan avlama yolculuğu
safe 1. güvenli, emin 2. kasa
safety-belt emniyet kemeri
safety-pin çengelli iğne
sail deniz yolculuğu
sailor denizci
sake hatır, uğruna
salad salata
salary maaş
sale satış
salmon 1. som balığı 2. sarımsı, pembe renk
saloon 1. saloon car = normal araba 2. salon 3. gemi salonu
salt tuz
salute selam vermek (askeride)
same aynı, farksız
sample örnek, numune
sand kum
sandal sandalet
sandpaper 1. zımpara kağıdı 2. zımparalamak
sandwich sandviç
sardine sardalya
satellite uydu
satin saten, atlas
satisfy tatmin etmek
saturday cumartesi
sauce salça, sos
saucepan tava
saucer bardak altlığı
sausage sosis
savage vahşi, yabani, yırtıcı
save 1. korumak 2. tasarruf etmek
savour tat, lezzet, çeşni
saw 1. testere 2. görmek (see'nin past tens'i)
saxophone saksafon
say demek, söylemek
scale 1. ölçek 2. tart
scandal skandal
scarce kıt
scare korkutmak
scarf atkı
scene olayın geçtiği yer, manzara, tiyatronun bir sahnesi
scheme plan, proje
scholarship burs
school okul
science bilim
scissors makas
scone bir çeşit üzümlü ekmek ve tereyağ
score skor
scorpion akrep
scramble 1. çırpmak 2. hızlı hareket veya tırmanış
scrape kazımak, sürtmek, artık, pislik
scratch 1. tırmalamak 2. kaşımak
scream çığlık
screen 1. ekran 2. perde, perdelemek
screw vidalamak, vida, kazıklamak
scruff 1. ense 2. kirli, pasaklı insan
sea deniz
seal 1. mühürlemek, (kutu, mektup, kapı vb.) 2. fok balığı
search araştırmak
seashore deniz kıyısı
seaside deniz kenarı
season mevsim, sezon
seat oturulacak yer
seat-belt emniyet kemeri
second 1. saniye 2. ikinci
second-rate ikinci derece, kalite
secret giz, sır
secretary sekreter
section kısım, bölüm
secure emniyetli, sağlam
see 1. görmek 2. fark etmek 3. anlamak
see over imtihan etmek, çek etmek
seed 1. tohum 2. çekirdek
seek aramak, soruşturmak
seem görünmek
segment dilim (pasta, portakal), dilimlemek, bölmek
seize kapmak, hızla bir şeyi ele geçirmek
seldom ara sıra, sık değil
select seçmek
selection seçim
selfish bencil
sell satmak
semi yarı
senate senato
send göndermek
senior yaşça veya kıdemce büyük
sense duyu
senseless 1. aptalca 2. bilinçsiz
sensible akıllı
sensitive duyarlı, alıngan
sentence 1. cümle 2. hüküm giyme, mahkum olma (a life sentence)
separate ayrı, ayırmak
september eylül
sergeant çavuş
serial seri (t.v, radyo, hikaye v.b)
serious ciddi
sermon vaaz
servant hizmetçi
serve 1. hizmet etmek 2. servis yapmak
service servis
serviette peçete
set ayarlamak, yerleştirmek, hazırlamak
set off, out t seyahate başlamak, yola çıkmak
set on atak
settle 1. durup dinlenmek 2. alışmak 3. yerleşmek
settlement anlaşma
several bir kaç
severe sert, ciddi
sew dikiş dikmek
sex cinsiyet, cins
shade gölge, gölgelemek
shadow haranlık, gölge
shadow izlemek (gizlice)
shake sarsmak
shallow sığ
shame utanç
shampoo şampuan, baş yıkamak
shape şekil, form
share paylaştırmak, paylaşmak, pay
shark köpek balığı
sharp 1. keskin 2. tam tamına 3. zeki
sharp shooter keskin nişancı
shave tıraş
sheep koyun, koyunlar
sheet 1. çarşaf 2. ince tabaka
shelf raf
shell 1. kabuk 2. bombalamak
shelter sığınmak
shield kalkan, kılıf
shift 1. değiştirme 2. vardiye
shine parlamak, parlatmak
ship gemi, gemiyle yollamak
shirt gömlek
shock şok, şok etmek
shoe ayakkabı
shoelace ayakkabı bağı
shoot 1. ateş etme, şut atma 2. film çekme 3. tomurcuk
shoot down imha etmek, hayır cevabı, olumsuz
shop dükkan, alışveriş yapmak
shopping alışveriş
shore kıyı
short 1. kısa 2. aniden
short cut kestirme
shortage yokluk, kıtlık
shortly 1. kısa bir zaman sonra 2. kısaca
shot atış
shoulder omuz
shout bağırmak
show göstermek, gösteri
shower 1. duş, duş almak 2. sağanak yağmur
shrink çekmek, küçülmek
shut kapatmak (kapı, pencere v.b) shut up=sus
shy utangaç
sick hasta
side 1. kenar, yan, taraf sıdeeffect=yan etki 2. taraf tutmak
sigh derin nefes almak
sight görüş
sign 1. işaret 2. imzalamak
signal sinyal vermek, sinyal
signature imza
significant manalı, önemli
signpost işaret direği
silence 1. sessizlik 2. susturmak
silent sessiz, sakin
silk ipek
silly budala, aptal
silo silo, depo
simplify basitleştirmek
sin günah
since şimdiye kadar
since 1. '...den beri 2. çünkü
sincere içten, samimi, sahte olmayan
sing şarkı söylemek
single 1. tek 2. bekar 3. tek kişilik
singular acaip, tek, eşsiz
sink 1. batmak 2. evye
sir efendi
siren siren
sister 1. kız kardeş 2. hemşire 3. rahibe
sit oturmak
situation durum
size büyüklük
skate buz pateni, paten ayakkabısı
skateboard kay kay
skeleton iskelet
ski kayak, kayak yapmak
skill yetenek
skim köpük, yağını almak (süt, yoğurt), ana fikri almak
skin deri
skirt etek
skull kafatası
sky gökyüzü
slang argo
slave köle
sleep uyumak, uyku
sleepy uykulu, sakin
sleeve elbise kolu, sleeveless = kolsuz (elbise, bluz v.b)
slice dilim, dilimlemek
slide kaydırak (parkta), kaydırmak
slide dia, slayt
slight önemsiz, küçük
slim zayıflamaya çalışmak
slim ince, zayıf
slip yuvarlanmak, kaymak düşmek
slipper terlik
slope eğim
slot uzun, düz delik, boşluk, jeton koyma yeri vb.
slow yavaş, yavaşlamak
small küçük, ufak
smart 1. akıllı 2. açıkgöz 3. şık
smash çarpıp kırmak
smell koku, koklamak
smile gülümsemek
smoke 1. tütün içmek (sigara vb.) 2. tütmek 3. duman
smooth düzgün, yumuşak
smuggle kaçakçılık (gümrük, içki, esrar v.b.)
snack küçük, hızlı yenilen yemek
snag pürüz
snail sümüklüböcek
snake yılan
sneeze hapşırmak
sniff burnunu çekmek
snore horlamak
snow kar
snub küçümsemek, hakir görmek
so 1. öyleyse, bu yüzden 2. bu şekilde 3. çok
so far şimdiye kadar (=up to now)
soak ıslatmak
soap sabun
soccer futbol
social sosyal
society sosyete, çevre, toplum
sock 1. çorap 2. vurmak, kırmak 3. put a sock ın it = susmak
socket soket, priz
sofa divan, sofa
soft yumuşak
soil toprak
soldier asker
solemn 1. ciddi 2. bayıltıcı
solid katı, sert
solidarity dayanışma
solve çözüm bulmak, çözmek
some 1. bazı, birkaç 2. yaklaşık
somebody birisi
someone biri
sometimes bazen
somewhere bir yer
son erkek çocuk, oğul
song şarkı
soon yakında (zaman açısından)
sophisticated incelikli sosyal hayattan bilgisiolan, ukala, karışık
sore ağrı verici
sorrow üzüntü
sorry üzgün
sort sıralamak
sort çeşit
soul ruh
sound 1. ses 2. mantıklı 3. toplam
sound gibi gelmek
soup çorba
sour ekşi
source kaynak
south güney
souvenir hatıra
sow toprağa ekmek
space 1. uzay 2. boşluk 3. yer
spade 1. maça (oyun kartlarında) 2. kürek
span 1. iki limit arasındaki şey, zaman vb. 2. karış
spanner somun sıkma aleti(adjustable spanner=ingiliz anahtar)
spare ekstra, fazla, boş, yedek
speak konuşmak
special 1. özel 2. en iyi
spectacular görülmeye değer
spectator izleyici (maç vb.)
speech konuşma
speed hız, hızlı gitmek
speedometer hızölçer
spell 1. harfleri söylemek 2. büyülü sözcükler
spend para harcamak, harcamak
spice baharat
spider örümcek
spill dökmek, saçmak (sıvı)
spiral spiral
spirit 1. ruh, ruhsal durum, 2. alkollü içki 3. ispirto
spit tükürmek
spite 1. rağmen 2. birisine zarar verme isteği
splash sıçratma
splendid nefis, harika
split ikiye bölmek
spoil 1. zarar vermek 2. şımartmak
spoon kaşık
sport spor
spot 1. lekelemek 2. tanımak, ayırmak
spot 1. küçük yuvarlak işaret 2. ben (ciltteki) 3. leke
spread yayılmak, yaymak
spring 1. ilkbahar 2. yay 3. üstüne atlamak 4. pınar
spy casus
square kare
squash 1. bir çeşit oyun 2. sıkışmak
squeeze sıkışmak, sıkıştırmak, sıkmak
stabilize dengeleme, saptama
stable 1. ahır 2. istikrarlı (stable goverment)
stadium stadyum
staff eleman, memur
stage 1. evre safra 2. sahne
stain lekelemek
stair merdiven
stall 1. küçük dükkan, tezgah 2. vakit kazanma
stamp ayakla basmak, ezmek
stamp pul, damga, damgalamak
stand 1. ayakta durmak, bulunmak 2. stand in=dublörlük yapmak
standard standart
stapler zımba (tel)
star yıldız
stare uzun süre bakmak
start başlamak, başlangıç
state söylemek veya yazmak(bir şeyi)
state 1. devlet 2. durum
station istasyon, durak
stationery kırtasiye
statue heykel
stay kalmak
steady sabit
steak bonfile
steal çalmak
steam buhar
steel 1. çelik 2. büyük güç
steep 1. hızlı yükselme veya düşme, geniş açı 2. çok fazla
steer didon, yönlendirmek (bisiklet, motor, sandal, vs.)
step 1. adım, adım atmak 2. üvey
step child üvey çocuk
sterile 1. ameliyatla kısır etmek 2. bakteri
sterilize kısırlaştırma, mikroplardan arıtma
stethoscope göğüs dinleme cihazı, steteskop
steward 1. erkek hostes 2. kahya (çiflik vb.)
stick sopa, baston
stick yapıştırmak, değdirmek, yapışmak
stiff kolay bükülmeyen, sert
still 1. hareketsiz, sakin 2. hala
stir 1. karıştırmak (çay v.b) 2. hareket ettirmek
stock 1. stok, stok yapmak 2. hisse senedi
stock certificate hisse senedi
stocking kadın çorabı
stomach mide
stone 1. taş 2. meyve çekirdeği 3. (6.3. kg.
stool tabure
stop stop, durmak, nokta, durak
store dükkan, depolamak
storm fırtına
story öykü, hikaye
stove soba
straight düzgün, en kısa yoldan
strain germek, süzmek, inciltmek, çok güç, zor
strainer süzgeç
strange garip, tuhaf
strap tutacak, askı (elbise, ayakkabı)
straw 1. saman 2. kamış (bardak için v.b) 3. hasır
strawberry çilek
stream ırmak
street cadde
strength güç, kuvvet
stress bastırmak(üzerine basa basa konuşmak), stres
stretch 1. gerinmek, germek 2. bir kerede 3. toprak parçası
stretcher sedye
strict katı (katı kuralları olan)
strike 1. grev yapmak, grev 2. vurmak
string ip, tel
strip soymak, soyunmak
stripe 1. şerit, çizgi 2. kırbaç cezası
stroke 1. çarpış 2. felç 3. okşamak
strong güçlü
structure yapı
struggle 1. kavga etmek 2. çaba
student öğrenci
studio sütüdyo
study çalışmak, okumak, incelemek
stuff 1. cisim, şey 2. tıkıştırmak
stupid aptal
stutter kekelemek, kekeme
style sitil
subject 1. konu 2. özne
submarine denizaltı
submit 1. reyine, onamasına bırakma 2. teslim olma, boyun eğme
subscribe 1. abone parası ödeme 2. sürekli para yardımı yapmak
subsidize yardım etme (in scholl you can buy subsidized meats)
subsidy yardım, sübvansiyon (devletten)
substance madde, cevher
substitute vekil tayin etme, yerine geçme
subtract çıkarmak (6-3=3.
suburb banliyö
subway alt geçit, alt yol
succeed 1. başarmak 2. yerini almak
success başarı
succession ardarda, devamlı
such 1. bunun gibi 2. bu kadar
suck emmek
sudden ani
suffer acı çekmek
sufficient yeterince
sugar şeker
suggest önermek
suggestion öneri
suicide intihar (commit suicide : intihar etmek)
suit 1. yakışmak 2. uygun gelmek 3. takım elbise
suitcase bavul (elbise için)
sum toplam
summary özet
summer yaz
summit zirve
sun güneş
sunday pazar (günü)
sunset güneşin batışı
sunshine güneş ışığı
suntan bronz rengi (ciltte)
super süper
superb harika, çok güzel
superior daha iyi, önemli, akıllı
superstition batıl inanç
supervise denetleme, gözlem
supper yemek (günün son yemeği)
supplies erzak, mal
supply sağlamak, miktar
support taşımak, yardım etmek, taraf tutmak, desteklemek
suppose sanmak
suppress 1. baskı altına alma, sindirme 2. yayınlanmasını önleme
supreme yüce, üstün
sure emin, kesin
surface yüzey
surgeon cerrah
surgery ameliyat
surname soyadı
surprise 1. şaşırtmak 2. sürpriz
surrender teslim olmak (to yield)
surround çevrelemek
suspect şüphelenmek
suspend askıya almak, durdurmak
suspension asma, asılma (suspension bridge : asma köprü)
suspicion şüphe
swallow 1. yutmak 2. kırlangıç
swan kuğu
swear 1. yemin etmek 2. küfretmek
sweat ter, terlemek
sweater süveter
sweep süpürmek
sweet tatlı
swell şişmek, kalınlaşmak
swim yüzmek
swing 1. sallanmak 2. güçlü ritim
switch açmak, kapatmak (düğme)
swollen şişmiş
sword kılıç
symbol sembol
syrup şurup
system sistem
table 1. masa 2. tablo, liste
tablet tablet
taboo ayıp, argo, tabu
tail kuyruk (kedi, uçak v.b)
tailor terzi
take tutmak, almak
take off elbise çıkarmak, uçak kalkması
talent 1. kabiliyet (üstün) 2. seksi cazibesi olan kadın
talk konuşma, konuşmak
talkative konuşkan
tall uzun
tame evcil, evcilleştirmek
tan ten rengi
tangerine mandalina
tank 1. tank (depo) 2. tank (silah)
tap 1. musluk 2. tıklatmak
tape bant, seloteyp
tape-measure mezura
target hedef
tariff tarife, fiat listesi
tart 1. turta, tart, pasta 2. asit tadı3. sokak kadını, fahişe
task görev
taste tatmak, tad
tax vergi
taxi taksi
tea çay
teach öğretmek
teacher öğretmen
team takım, grup
tear 1. gözyaşı 2. delik (kumaş, kağıtta v.b) 3. yırtmak
tease 1. kızdırma, yüz verip sonra sırt çevirme2. kabartma(sa
technique teknik
teenager 13-19 yaş arası
telegram telgraf
telephone telefon
telescope teleskop
television televizyon
tell anlatmak, söylemek
temper 1. ruhsal durum 2. kızgın
temperature sıcaklık
temple tapınak
temporary geçici
tempt cezbetmek, şeytana uydurmak
tenant kiracı
tend meyilli olmak
tender 1. kolay çiğnenebilen 2. yumuşak, iyi huylu 3. ihale
tent tente, çadır
term 1. zaman dilimi 2. sözcükler 3. sömestr
terminal terminal
terrace bitişik evler
terrible korkunç, kötü
terrific 1. kocaman 2. çok güzel
terrify korkutmak
territory toprak parçası
terror 1. büyük korku 2. terör
test sınamak, denemek, test
than ...den ...dan eki
thank teşekkür etmek
that o
theatre tiyatro
their onların
them onları
theme tema, konu
then 1. öyleyse 2. o zamanda 3. ondan sonra, daha sonra
theory teori
there 1. orada 2. var olmak (there is dallas on tv today.)
therefore dolayısıyla
thermometer termometre
these bunlar
they onlar (çoğul üçüncü kişi zamiri)
thick 1. kalın 2. sık
thief hırsız
thin ince
thing şey
think düşünmek
third üçüncü
thirsty susamışlık, susatan
thirteenth onüçüncü
thirtieth otuzuncu
this bu
thorough 1. tümüyle 2. dikkatli
thoroughly tamamıyla, bütün ince detaylarıyla
those onlar
though nedense
thought düşünce
thoughtful düşünceli, öbürlerini düşünen
thoughtless düşüncesiz
thread ip, ipi iğneye takmak
threat tehtid
threaten tehtid etmek
throat gırtlak, yemek borusu
through içinden, baştan sona
throw fırlatmak
thumb el, baş parmağı
thunder gök gürültüsü
thunderstorm fırtına
thursday perşembe
thus böyle, böylece
tick saat sesi, okey işareti
ticket bilet
tide gel-git olayı
tidy düzenli, derli toplu
tie 1. bağ, bağlamak, berabere 2. boyunbağı kravat
tiger kaplan
tight sıkı, kolay açılmaz
till 1. kadar 2. yazar kasa
time 1. zaman 2. kere 3. zamanlamak
timetable (zaman) tarifesi (gemi, uçak v.b)
tin 1. teneke 2. konserve
tiny çok küçük
tip 1. bahşiş, bahşiş vermek 2. öneri, tavsiye 3. uc
tire yormak
tired yorgun
tissue kağıt mendil
title 1. başlık 2. unvan
to ..e kadar
toast 1. tost, tost yapmak 2. kadeh kaldırmak
tobacco tütün
today bugün
toe ayak baş parmağı
together birlikte
toilet tuvalet
token 1. işaret 2. jeton
tomato domates
tomorrow yarın
ton ton (1000 kg.)
tone ton (ses, ışık vs.)
tongue dil
tonight bu gece
too 1. çok 2. ...de ...da eki
tool alet (çekiç, balta vb.)
tooth diş
tooth pick kürdan
top en yüksek, en iyi, üst, kapak
topic konu
torch 1. meşale 2. el feneri
torpedo torpil
tortoise kaplumbağa
torture işkence, işkence etmek
total toplam
totally bütünüyle
touch dokunmak
tough zor, güç, sert
tour tur
tournament turnuva
towards doğru (ona doğru, akşama doğru)çok yakın sonlarında
towel havlu
tower kule
town kasaba
toy oyuncak
trace iz, iz sürmek
track iz sürmek, takip etmek
trade 1. ticaret 2. iş
tradition gelenek
traffic trafik
tragedy trajedi
train 1. eğitmek 2. staj yapmak 3. tren
training eğitim, öğretim
transfer transfer
transform bir şeyin şeklini değiştirmek
translate çeviri, tercüme
transparent saydam
transport taşımacılık
trap tuzak, kapan, yakalamak
travel yolculuk yapmak
tray tepsi
treasure hazine
treat 1. davranmak, muamele etmek 2. tedavi etmek 3. ikram
treatment 1. davranış 2. tedavi
tree ağaç
tremendous çok büyük, harika
trial 1. deneme, teşebbüs 2. duruşma 3. trialbalance = mizan
tribe kabile
trick 1. hile, hile yapmak 2. oyun (kağıt oyunları vb.)
trigger tetik (who pulled trigerç)
trip 1. gezi 2. çelme takmak
tripod üç ayaklı sehpa, fotoğraf sehpası
triumph zafer, utku
troop insan veya hayva grubu, sürü
troops askerler
trouble dert, dert etmek
trousers pantolon
truck kamyon
TRUE doğru, gerçek
trunk 1. ağaç gövdesi 2. sandık 3. fil hortumu
trust güvenmek
truth gerçek
try denemek, deneme
tube tüp
tuesday salı
tuition öğretim, özel ders
tulip lale, lale fidanı
tummy mide
tune 1. akord etmek, ayarlamak, 2. ezgi
tunnel tünel
turban türban
turkey 1. hindi 2 türkiye
turn dönmek, dönüş 2. it's your turn=sıra sende
turnkey anahtar teslim (proje vb.)
turnover ciro (satıs)
twice iki kez
twist çevirmek(kuvvetlice), kıvırmak, burkulmak
type 1. çeşit, tip 2. daktiloyla yazmak
typical tipik
typist daktiloda yazı yazan kimse
tyre lastik
ufo unıdentıfıend flyıng object: tanımlanmamış uçan cisi
ugly çirkin
umbrella şemsiye
unable muktedir olmamak
uncle dayı, amca
unconscious bilinçsizlik
under altta, alta
underclothes iç çamaşırı
undergo katlanmak, çekmek, bir olayın olması
underline yazının, kelimenin altını çizmek
understand anlamak
unemployment işsizlik
unfair adil olmayan
unfair adaletsiz
unfavourable hoşa gitmeyen
unhappy mutsuz
unhealthy sağlıksız
uniform 1. üniforma 2. tek tip
union 1. sendika 2. birleşme
unit birim, 1-9 arasındaki sayılar
unite birleşmek
university üniversite
unknown bilinmeyen
unless olmadıkça
unlikely az ihtimalle
unload boşaltmak (yük boşaltmak)
unlock kilidi açmak
until kadar (belli bir zamana kadar)
up 1. yukarı 2. dikine 3. tümüyle
up to you sana kalmış, nasıl istersen (ıt's up to you)
up-to-date bugüne kadar
upon üstünde
upper üst
upset 1. endişelendirmek 2. devirmek
upside-down tepe taklak, ters dönmek
upstairs üst kat, yukarısı
upward yukarıya doğru
urban şehirsel, kente ait (urban life : şehirsel yaşam)
urge dürtme, (ısrar ederek) yaptırma, zorlamak
urgent acil
us bize
use 1. kullanım 2. fonksiyon
use kullanmak
useful kullanışlı
usual olağan
v.?.p. (very ımportant person), çok önemli kişi
vacant 1. boş 2. açık (bir iş yerinde)
vacation tatil
vacuum cleaner elektrik süpürgesi
vain gereksiz, boşuna
valley vadi
valuable değerli
value değer
van minibüs
vanilla vanilya
vaporize buharlaşmak
variety 1. fark 2. çeşitlilik, çeşit
various değişik, çeşitli
vase vazo
vegetable sebze
vehicle taşıt aracı (kamyon, tır, araba v.b)
veil duvak
vein damar
velvet kadife
venture macera, risk (genelde iş hayatında)
verb fiil
verdict hüküm
vertical dikey
very çok, tam
vest atlet, fanila
vet veteriner
veto veto, veto etmek
via geçerek, oradan (we go from london to van via paris.)
viable geçerli (but in practice it wouldn't be viable)
vice 1. yardımcı, liderin yardımcısı 2. mengene
vicious circle kısır döngü
victim kurban, kazazede
victimize kurban etmek (grubun suçunu bir kişiye yüklemek.)
victor galip
victory utku, zafer, yengi
view görünüm, manzara
villa villa
village köy
vine bağ
vinegar sirke
violent kaba kuvvet kullanan, şiddet
violin keman
visa vize
visible görünen
vision görüş, imge
visit ziyaret etmek
visitor ziyaretçi, konuk
vital çok önenemli
vocabulary kelime dağarcığı
voice ses
volcano volkan, yanardağ
volleyball voleybol
volume hacim
voluntary gönüllü
vomit kusmak
vote oy vermek, oy
vowel sesli harf (a, e, i)
voyage deniz yolculuğu
vulgar kaba, ilkel
vulnerable zayıf, korumasız
vulture 1. akbaba 2. haris kimse
wage saat ücreti
wager iddiaya girmek
wagon yük vagonu, at arabası
waist bel
waistcoat yelek
wait beklemek
waiter garson
wake uyanmak, uyandırmak
walk yürümek, yürüyüş
wall duvar
wallet cüzdan
walnut ceviz
wander dolaşmak
want istemek, istek
war savaş
warder 1. bekçi, muhafız 2. gardiyan
wardrobe gardrop, büyük dolap
ware eşya (kitchen ware vb.)
warehouse depo
warm 1. ılık, ılındırmak 2. sevecen
warn uyarmak
warrant garanti
wash 1. yıkamak 2. kirli çamaşır
wasp arı (bal arısı değil)
waste 1. artık, gereksinim duyulmayan 2. boşa harcamak
watch 1. izlemek, seyretmek, bakmak 2. kol saati
water su, sulamak
water proof su geçirmeyen
water-colours sulu boya
waterfall şelale
wave 1. dalga(deniz, radyo) dalgalanma 2. el sallamak
way yol, rota, yön
we biz
weak zayıf, erksiz
wealth servet
weapon silah
wear giymek
weather hava; iklim
wednesday çarşamba
week hafta
weigh ağarlık, tartmak
welcome 1. ağırlamak, hoş geldin
well 1. iyi 2. kuyu
well-known ünlü, bilinen
west batı
wet nemli
whale balina
what ne
what if ne olurdu..
what's more bunun yanısıra, üstelik
what's what işin önemini bilmek (i know what's what)
what's ?ts (his/her) na bilmem kim (birisinin adını unutma)
whatever herneyse
wheel tekerlek, çark, tekerlekli bir şeyi elle itmek
when ne zaman
whenever 1. herhangi bir zaman 2. ne zaman ki ...
where nereye, nerede
while bu arada
whim kapris
whip kırbaç
whisper fısıldamak, fısıldaşmak
whistle ıslı, ıslık çalmak, düdük
white beyaz, ak, beyaz tenli
who kim
whoever herkimse
whole tüm, bütün wholesales = toptan satış
whose kimin
why neden, niçin
wide 1. geniş 2. kenardan kenara
widow dul
wife karı (eş)
wig peruk
wild vahşi
will 1. irade 2. istek 3. vasiyet 4. gelecek zaman eki
win kazanmak
wind sarmak, kurmak (saat v.b)
wind rüzgar
wind screen araba ön camı
window pencere
windpipe nefes borusu
windscreen wiper silecek
wine şarap
wing kanat (kuş, uçak)(left wing:sol kesimi destekleyenler)
winter kış
wipe silmek, kurulamak (havluyla vs.)
wire 1. tel 2. telgraf
wireless telsiz
wisdom akıl
wise zeki, akıllı
wish istek, istemek
witch cadı
with ile
withdraw 1. çekmek 2. geri çekilmek 3. sızmak
within içinde
without sahip olmayarak, yanında olmadan
witness tanık, tanıklık etmek
wolf kurt
woman kadın
wonder 1. merak etmek 2. şaşırmak
wonderful şaşırtıcı, harika
wood odun
wool yün
word sözcük, kelime
work çalışmak, iş
worker işçi
world dünya
worm solucan
worry endişelenmek
worse daha kötü
worship 1. tapmak, tapınmak, ibadet 2. hayranlık, saygı
worst en kötü
worth değerinde olmak, değerde
wound yaralamak, yara
wrap paketlemek, sarmak
wreck hurda, enkaz, çarpışma, mafolma
wrist bilek
write yazmak
wrong yanlış
x-ray röntgen ışını, x ışını
yacht yat (deniz taşıtı)
yard avlu
year yıl
yellow sarı
yes evet
yesterday dün
yet hala, şimdiye kadar, henüz
yield 1. ürün vermek 2. dışarı vermek 3. teslim olmak
yoghurt yoğurt
yolk yumurtanın sarısı
young genç
your senin, sizin
youth gençlik
zero sıfır
zip fermuar
zone bölge
zoom yaklaştırmak
Created by: heatcliff
Popular English Vocabulary sets

 

 



Voices

Use these flashcards to help memorize information. Look at the large card and try to recall what is on the other side. Then click the card to flip it. If you knew the answer, click the green Know box. Otherwise, click the red Don't know box.

When you've placed seven or more cards in the Don't know box, click "retry" to try those cards again.

If you've accidentally put the card in the wrong box, just click on the card to take it out of the box.

You can also use your keyboard to move the cards as follows:

If you are logged in to your account, this website will remember which cards you know and don't know so that they are in the same box the next time you log in.

When you need a break, try one of the other activities listed below the flashcards like Matching, Snowman, or Hungry Bug. Although it may feel like you're playing a game, your brain is still making more connections with the information to help you out.

To see how well you know the information, try the Quiz or Test activity.

Pass complete!
"Know" box contains:
Time elapsed:
Retries:
restart all cards